UYKUDA NEFES DURMASI
UYKUDA NEFES DURMASI NEDİR - SLEEP APNE SENDROMU NEDİR
UYKUDA NEFES DURMASI BELİRTİLERİ NEDİR – UYKU TESTİ NEDİR
DAMAK, DİL KÖKÜ, ÇENE AMELİYATLARI NELERDİR - CPAP NEDİR
AMELİYAT SONRASI NASILDIR - CPAP SONRASI NASILDIR
Uykuda nefes durması; zannedildiğinden tehlikeli
olan ve yüksek tansiyon oluşumundan trafik kazalarına, aritmilerden
enfarktüs ve felçlere kadar pekçok trajediye yol açabilen bir
rahatsızlıktır.
SÖZLÜK
Apne: Nefes durması, nefesin 10 saniyenin üzerinde durması
Hipopne: Nefes azalması, nefesin 10 saniyenin üzerinde azalması
Obstruktif sleep apne sendromu: OSAS, tıkayıcı-uykuda nefes durması sendromu
Polisomnografi: PSG, çok parametreli uyku testi
Cpap: “Continius positive airway pressure”, devamlı pozitif hava yolu basıncı
Uykuda Nefes Durması Nedir - Sleep Apne Sendromu Nedir
Uykuda nefes durması / sleep apne, uyku sırasında nefesin durmasını veya zorlaşmasını tanımlayan genel bir
kavramdır. Bir başka ifadeyle bu terim, uykuda oluşan apne ve hipopne
fasılalarını anlatır. Apne, nefesin 10 saniyenin üzerinde durmasıdır.
Hipopne, nefesin 10 saniyenin üzerinde azalması, rakamsal tanımıyla %70
in altına düşmesidir. Uykuda nefes durması; normal fizyolojik ölçekte
olabilir, sınırlı klinik belirti veren laboratuar bulgusu ölçekte
olabilir veya hastalık tablosu oluşturan patolojik ölçekte olabilir:
Uyku sırasında sağlıklı yetişkin insanlarda az sayıda kısa uzunlukta,
fizyolojik kabul edilen nefes durmaları ve azalmaları olur. Ancak uykuda
nefes durması/sleep apne problemi, ara formları takiben, ciddi klinik
belirti-bulgu veren düzeye ulaştığında bir sendrom olarak kabul edilir
ve sleep apne sendromu ya da uykuda nefes durması sendromu olarak
tanımlanır.
Uykuda nefes durması çeşitleri, 3 ana başlık
altında toplanır: Tıkayıcı tipte nefes durması, santral tipte nefes
durması ve mikst tipte nefes durması. Tıkayıcı tipte uykuda nefes
durması, üst solunum yolunun kendi mekanik problemlerine bağlı olarak
oluşan ve en sık görülen formdur. Bu tip, ventilasyon eforu ve takipeden
uyanmalarla karakterizedir. Tıkayıcı tipte uykuda nefes durması,
uluslararası terminolojide obstruktif sleep apne olarak adlandırılır.
Santral tipte uykuda nefes durması, solunum merkezinden santral sinir
sistemi kanalıyla gönderilen uyarılardaki patolojilere bağlı olarak
oluşan ve az görülen formdur. Bu tipte, ileri asfiksiler dışında
ventilasyon eforu ve dolayısıyla uyanma görülmez. Mikst tipte nefes
durması, santral ve tıkayıcı mekanizmaların beraberce rol aldığı,
pratikte tıkayıcı tipin bir varyasyonu gibi ele alınan formdur.
Tıkayıcı-uykuda nefes durması oluşumu, çeşitli
faktörlerin kompleks etkileşimi ile gerçekleşir. Bu formun gelişiminde
yaşla beraber artmak üzere; mukoza gevşekliği, bağ-yağ-kas-lenfoid doku
fazlalığı ile kas gücünün azalması beraberce rol oynar. Yine yumuşak
doku ve kemiklerin pozisyonları önemlidir. Patolojinin merkezi yutaktır.
Uyanık durumda yutağın hava geçişine direnci önemsizken, uykuda direnci
artar. Uyku sırasında; kasların istemli kontrolünün devre dışı
kalmasının, yatış pozisyonunun ve negatif basıncın katkısıyla, gevşemiş
büyümüş veya güçsüzleşmiş damak-küçük dil-bademcikler-yutak duvarları
ile dil kökü dokuları nefes alırken aşırı hareket eder, yutak kanalı
büzüşür, nihayet tıkanır, hava geçemez ve nefes durur. Yutak tamamen
tıkanmayıp, hava burdan zorlanarak geçerse, damak ve dil kökü
bölgesindeki bu dokuların aşırı titreşmesi ve birbirine çarpmasıyla,
gürültülü, bas ses ile karakterize, horlama oluşur. Diğer taraftan,
sağlıklı nefes alış burun üzerinden olur. Burun, hakkıyla görev
yapamadığı takdirde, yutaktaki gevşemiş büyümüş veya güçsüzleşmiş olan
horlama-apne ilintili dokulardaki titreşim ve tıkama oluşumunu artırır.
Uykuda nefes durmasıyla beraber kanda oksijen düzeyi azalır,
karbondioksit düzeyi ise yükselir. Ancak daha önemlisi, solunum yolunun
direnci ve solunum organlarının ventilasyon çabası artar. Bu direnç
artışı ve ventilasyon çabası; burun yutak ve gırtlakta yerleşmiş basınca
duyarlı mekanik reseptörlerin uyarılmasına yol açar. Reseptörlerden
giden ikazlar solunum merkezini alarme eder ve merkezden gelen uyarı ile
solunum tekrar başlar. Bu kısır döngü tüm uyku süresince devam eder.
Horlama ve uykuda nefes durması tabloları, birbirine geçiş gösteren ve ilerleyen bir zincir oluşturur. Bu zincir en
basitten en ileri forma doğru şu sırayı izler: İzole horlama, üst
solunum yolu direnç artışı, uykuda nefes azalması, uykuda nefes durması,
uykuda nefes durması sendromu ve nihayet pulmoner hipertansiyonla
seyreden obezite hipoventilasyon sendromu. Tabloların hepsine horlama
eşlik eder. Tablolar zaman içinde ağırlaşıp daha ileri formlara ilerler,
ya da önlem alınmasıyla hafifleyip daha basit formlara geriler.
Horlama ve uykuda nefes durması sıklığı; cinsiyet,
yaş ve başka faktörlerle ilintilidir. Sürekli horlama ve uykuda nefes
durması çağın hastalıklarındandır. Bu rahatsızlıklar dizisi erkeklerde
daha sık görülür. Yetişkin her beş erkekten biri sürekli horlar ve
bunların yarısı, semptomlu-semptomsuz orta derece ve üstü uykuda nefes
durması gösterir. Rahatsızlık, kadınlarda erkeklerin yaklaşık yarısı
oranında görülür, ancak menapozu takiben kadınlarda da sıklaşır. Ayrıca
ileri yaşlarda, erkeklerde de kadınlarda da görülme sıklığı artar.
Şişmanlık, alkol ve sigara kullanımı ise; hem horlama-uykuda nefes
durması zinciri olasılığını, hem de bu zincire bağlı komplikasyon
olasılığını artırır. Yine reflü ve allerji tabloyu ağırlaştırabilir.
Çocuklarda horlama ve uykuda nefes durması, cinsiyet ayırımı olmaksızın,
bademcik ve geniz eti büyümesi sonucu, sıkça görülür.
Uykuda Nefes Durması Belirtileri Nedir – Uyku Testi Nedir
Uykuda nefes durmasında tıkanma bölgeleri, şu şekilde özetlenebilir: Yetişkinlerde, izole horlamada ve uykuda
nefes durmasının hafif formunda patoloji sıklıkla yumuşak damak
seviyesindedir; yumuşak damak ve yutak yan duvarları gevşekliği bu
tabloyu oluşturur. Uykuda nefes durmasının orta formunda patolojinin
kaynağı değişkendir; yumuşak damak seviyesi, dil kökü seviyesi, ya da
her iki seviye birden, bu rahatsızlığı yaratır. Uykuda nefes durmasının
ağır formunda patoloji genelde her iki seviyeyi birlikte tutar; yumuşak
damak ve yutak yan duvarları gevşekliğinin yanısıra büyük dil ve dil
kökü, hatta çok ileri durumlarda çene kemiklerinin pozisyonu problemin
kaynağıdır. Burun ise; sinüzit, allerjik rinit, deviasyon, burun eti
büyümesi, geniz eti büyümesi gibi patolojilerle yutaktaki asli tablolara
katkıda bulunur. Burundan hava geçişinin zorlaşması; yutakta negatif
basınç oluşumunu kolaylaştırır, ağız solunumuna bağlı pozisyon nedeniyle
alt yutağı daraltır, nemlendirme devre dışı kaldığından salgıları
kıvamlı hale getirir, ayrıca burun içindeki mekanik reseptörlerin
görevlerini yapamamasına yol açar. Bütün bu faktörler horlama ve nefes
durması gelişimini kolaylaştırır.
Uykuda nefes durması belirti-bulguları, 5 başlık
altında toplanabilir: Horlama belirtisi, uykuda nefes durması belirtisi,
uykusuzluk belirti-bulguları, vücut yapısı özellikleri ve komplikasyon
anamnezi. Bu belirti-bulgular arasında en kıymetli olanları hasta
yakınları tarafından gözlemlenen horlama ve uykuda nefes durması
belirtileridir. Uykusuzluk ilintili belirti-bulgular ise; uyku
kesintileri, gece idrara kalkma, uykuyu alamama, gündüz uyuklamaları,
yorgunluk, dikkat sıkıntısı, ereksiyon problemleri ve benzeridir. Vücut
yapısı gözlem ve muayenesinde, kilo fazlası ile boyun çevresi kalınlığı
çok önemlidir, ancak hastalık zayıf insanlarda da görülebilir.
Kardiovasküler hastalık anamnezi ise, hekimi ayrıca alarme eder.
Uykuda nefes durması tanısı, hasta açısından
yaşamsal önem arz edebilir. Uykuda nefes durmasının tanısında ve nihai
kararların alınmasında hastanın hikayesi-kliniği, vücut kütle oranı,
boyun genişliği, lateral sefalometrik grafi, endoskopi bulguları,
polisomnografi testi ve ilave hastalıklar belirleyicidir.
Polisomnografi, uyku sırasında çok kapsamlı
kayıtlar yapılan ve kısaca uyku testi olarak adlandırılan objektif bir
tetkik yöntemidir. Uyku testi, klinik veya ev koşullarında sabit veya
taşınabilir cihazlarla yapılır. Tüm gece boyunca hastanın uyku düzeni,
hava akımı, nefes durması ve azalması atakları, kan gazları, ventilasyon
eforu, beyin-kalp-kas fonksiyonları kaydedilir. Polisomnografi
raporlarında uykuda nefes durması, apne hipopne endeksi esas alınarak;
hafif-orta-ağır olarak guruplandırılır. Testin diğer parametrelerindeki
sonuçlar da hastalığın durumu konusunda ilave bilgiler verir.
Apne hipopne endeksi, saat başına düşen ortalama
apne ve hipopne sayısını saptayan bir değerlendirmedir. Endeksin
belirlenmesi için polisomnografi/uyku testi sırasında gece boyunca
oluşan apne yani nefes durması ile hipopne yani nefes azalması toplam
sayısı saptanır ve bu toplam tüm uyku süresine bölünür. Apne hipopne
endeksi, AHİ olarak kısaltılır. Apne hipopne endeksi hastanın klinik
durumunu değerlendirmeye katmaz. Diğer taraftan RDİ olarak kısaltılan
respiratuar distörbıns endeksi, apne ve hipopnenin yanısıra arousal,
yani uyanma faktörünü de değerlendirmeye katar. Dolayısıyla respiratuar
distörbıns endeks/RDİ, klinik durumu da göz önüne alan daha kapsamlı bir
endeksdir. Ancak yaygın kabul gören endeks apne hipopne endeksidir.
Yetişkinlerde uykuda nefes durması, apne hipopne endeksi/AHİ sonuçlarına
göre şu şekilde guruplandırılır:
0-5 : Normal kabul edilen fizyolojik durum
5-15 : Hafif derecede uykuda nefes durması
15-30 : Orta derecede uykuda nefes durması
30 üstü: Ağır derecede uykuda nefes durması
Apne hipopne endeksi 15’in üzerinde olan ve uykusuzluk
belirti-bulguları gösteren vakalar, uykuda nefes durması sendromu olarak
tanımlanır. Çocuklarda ise apne-hipopne endeksinin 1 olması dahi
patolojik kabul edilir.
Uykuda nefes durması komplikasyonları, hayati
riskler içerir. Uykuda nefes durması, uzun dönemde kardiovasküler
hastalıklara yol açar. Yüksek tansiyon, kalp aritmisi, iskemik kalp
hastalığı, enfarktüs ve felç bu hastalığın beklenen sonuçlarıdır.
Özellikle apne hipopne endeksi 20’yi aştığında bu komplikasyonların
gelişim kısır döngüsü oluşur. Diğer taraftan uykuda nefes durması;
konsantrasyon noksanından direksiyon başında uyumaya kadar uzanan
davranış hatalarına yol açarak kaza riskini, tıpkı alkol gibi, çok
artırır.
Çocuklarda uykuda nefes durması, hemen daima
tıkayıcı tiptedir ve istisnaları dışında bademcik ve geniz eti büyümesi
nedeniyle oluşur. Bu lenfoepitelyal dokuların büyüklüğünün horlama ve
uykuda nefes durmasının aşikar nedeni olduğunun saptanması halinde,
polisomnografi yapılmasına gerek yoktur. Ailenin horlama-uykuda nefes
durması-ağız açık uyuma gözlemleri ve hekimin bademcik-geniz eti
büyümesi bulguları tanıyı katiye yakın koydurur. Hekim ve aile, tıbbi ve
cerrahi seçenekleri değerlendirip nihai kararı beraberce verirler.
Çocuklarda horlamanın ve uykuda nefes durmasının cerrahi tedavi yöntemi,
tonsillektomi ve adenoidektomi ameliyatıdır, yani bademcik ve geniz
etinin alınmasıdır. Bunun dışındaki istisnai patolojilerde ise nedene
yönelik tedavi uygulanır.
Damak, Dil Kökü, Çene Ameliyatları Nelerdir - Cpap Nedir
Uykuda nefes durmasında tıbbi veya cerrahi tedavi kararı vaka bazında alınır. Her bir hasta klinik, endoskopik,
polisomnografik ve diğer parametrelerle bir bütün olarak değerlendirilir
ve uygun tedaviye, hekim ve hastanın ortak görüşüyle karar verilir.
Uykuda nefes durmasında yaşam değişikliği, çok
önemlidir. Horlama ve tıkayıcı-uykuda nefes durması hastaları; cerrahi
veya tıbbi-cihazsal tedaviye alınsın alınmasın, yaşam şekillerini
değiştirmelidir. Bu hastalar mutlaka zayıflamalıdır. Ayrıca akşamları
sakinleştirici, alkol, sigara, kahve kullanılmamalıdır; bu maddeler kas
tonüsünü ve santral sinir sistemini etkileyerek tabloyu ağırlaştırır.
Reflü varsa gece atıştırmaları kesilmeli, allerji varsa allerjenlerden
uzak durulmalıdır. Yine bazı vakalarda sırtüstü yatış pozisyonu,
belirti-bulguların nedeni olabilir, yan yatmanın temini problemleri
asgariye indirebilir.
Horlama ve uykuda nefes durmasında uygulanan ameliyatlar, çok geniş bir yelpazeye yayılır. Bunlar, damak ve yutağa uygulanan
ameliyatlar, burun içine uygulanan ameliyatlar, dil kökü ve çevresine
uygulanan ameliyatlar ile üst-alt çene ameliyatları şeklinde
guruplandırılabilir. Çocuklarda ise horlama ve uykuda nefes durmasında
uygulanan ameliyatlar, istisnaları dışında, tonsillektomi ve
adenoidektomidir, yani bademcik ve geniz eti alınmasıdır.
Damak ve yutağa uygulanan ameliyatlar, şu şekilde
tanımlanabilir: Küçük dilin tamamının ve yumuşak damağın alt bölümünün
alınıp damağın küçültülmesi uvulopalatoplasti, bu dokuların yanısıra
bademciklerin alınması ve yutak yan duvarlarının gerginleştirilmesi
uvulopalatofarengoplasti, yalnız yumuşak damağa müdahale edilmesi
palatoplasti, yalnız küçük dilin küçültülmesi uvuloplasti, yalnız yutak
yan duvarlarının gerginleştirilmesi lateral farengoplasti, küçük dilin
yanlarına gerginleştirme yapılması sfinkteroplasti ameliyatıdır. Ayrıca,
yumuşak damak orta bölümünden küçük dil ve çevresine dokunmaksızın
şerit çıkarılması anterior palatoplasti, sert damak kemik yapısının
kısaltılması ise transpalatal ilerletme ameliyatıdır. Daha farklı
yumuşak ve sert damak müdahale teknikleri de vardır. Burda adı geçen
sözcüklerden uvula küçük dil, palatum damak, farenks yutak anlamına
gelir. Ameliyatlar, klasik bistüri-makas yönteminin yanısıra
radyofrekans, lazer ve benzeri yöntemler ile uygulanabilir. Yine implant
yöntemleri bulunmaktadır. Bunlar cerrahın insiyatif kullandığı,
sonuçlar açısından anlamlı fark yaratmayan, herbirinin artı ve
eksilerinin bulunduğu alet kullanım ve yöntem farklılıklarıdır. İhtiyaç
halinde birden fazla alet ve yöntem beraberce kulanılabilir.
Burun izole ve kombine ameliyatları, horlamanın ve
uykuda nefes durmasının cerrahi tedavisinde önemli yere sahiptir:
Damak-yutak-dil kökü-çene ameliyatları hastanın bulgularına göre, tek
başlarına veya burun ameliyatları ile beraber uygulanır. Bazı vakalarda
ise yalnız buruna müdahale edilir. Burun içi hava yolunu genişletmeye
yönelik müdahaleler; burun iç eğrilik düzeltilmesi ve burun eti
operasyonlarıdır. Hekimlerin kısaca septoplasti ve konkaplasti olarak
adlandırdıkları bu ameliyatlar, horlama ve tıkayıcı tipte uykuda nefes
durması tedavisinde kritik önemdedir. Ancak burun tıkanıklığının cerrahi
tedavisi; santral tipte uykuda nefes durmasında, insomniada yani uyku
hastalıklarında ve Cpap kullanımında da çok anlamlı etki yapar.
Dil kökü ve çene ameliyatları, kapsamlı ileri
müdahalelerdir. Bu tür ileri müdahaleler, yani dil kökü, alt yutak
bölgesi ve üst-alt çene operasyonları, uykuda nefes durmasının ileri
durumlarında hekim ve hastanın beraberce aldığı özenli kararlarla
uygulanır. Yapılan ameliyatlar; dil kökü redüksiyonları yani
küçültmeleri, dil kökü suspansiyonları yani asma teknikleri, hyoid kemik
suspansiyonları ve üst-alt çene ilerletme girişimleri gibi
tekniklerdir. Ameliyatlarda, klasik bistüri-makas yöntemlerinin yanısıra
radyofrekans, lazer ve robotik yöntemler kullanılabilir.
Bademcik ve geniz eti ameliyatları, çocuklardaki
horlama ve uykuda nefes durması patolojilerinin cerrahi çözüm
yöntemidir. Bademcik ameliyatı, yani tonsillektomi, iki ayrı teknikle
uygulanır; klasik total tonsillektomi ve subtotal tonsillektomi. Klasik
tonsillektomide bistüri-makas, elektrokoter gibi aletler vasıtasıyla tüm
bademcik dokusu kapsülüyle beraber çıkarılır. Subtotal tonsillektomide
ise mikrodebrider, radyofrekans gibi aletlerle bademcik dokusunun tamamı
değil büyük kısmı alınır veya yok edilir, ancak kapsül yerinde
bırakılır. Klasik tonsillektomi, hasta dokunun kati olarak sökülüp
atılması avantajını sağlar, subtotal tonsillektomi ise girişim süresini
kısaltma, ağrıyı azaltma, kanama riskini düşürme amacı güder. Geniz eti
ameliyatı, yani adenoidektomi de, iki ayrı teknikle uygulanır; klasik
adenoidektomi ve subtotal adenoidektomi. Klasik adenoidektomide,
mukozadan sarkan tüm genizeti dokusu, sıklıkla bir küret yardımıyla,
kazınıp alınır. Subtotal adenoidektomide ise mikrodebrider, radyofrekans
gibi aletler kullanılarak geniz eti dokusunun küçültülmesiyle
yetinilir. Adenoidektomi girişimi sırasında, tuba östaki denilen
kulak-geniz kanallarının ağızlarına komşu lenfoepitelyal dokuları
almaya, ancak bu sırada kanal ağızlarına zarar vermemeye, özen
gösterilir.
Cpap sözcüğünün açılımı ‘continius positiv airway
pressure’dır ve Türkçe’de sürekli yüksek havayolu basıncı uygulaması
anlamına gelir. Cpap cihazı kulanımı, ileri nefes durması vakalarında
cerrahiye alternatif seçenektir. Bu uygulamada hasta geceleri yatarken,
ayarları yapılmış cihazın oldukça hafif ağız-burun maskesini yüzüne
takar ve gece boyunca cihazın ürettiği nefes alış verişe senkronize
yüksek basınçlı havayı solur. Cihazın özellikle kollapsın en fazla
olduğu ekspiryum sonunda devrede olması kritiktir. Bu cihazların;
basıncı otomatik ayarlayan, basıncı giderek artıran, basıncı nefes alış
ve veriş için farklı düzeyde tutan farklı modelleri vardır, ancak
hepsinin çalışma prensibi yüksek basınçlı havanın maskeye pompalanması
üzerine kuruludur. Cpap cihazının etkin kullanımı tıpkı normal
fizyolojide olduğu gibi burun hava yolunun açık olmasını gerektirir.
Dolayısıyla ihtiyaç olan vakalarda burun içindeki problemlerin cerrahi
olarak düzeltilmesi gerekir. Uykuda nefes durmasında uygulanabilecek
Cpap dışındaki diğer tıbbi seçenekler ise, oral aplikatörler ve
mandibuler repozisyon aparatlarıdır. Bunların kullanımlarında çene
ağrısı, tükrük salgısı artışı gibi şikayetler oluşabilir.
Ameliyat Sonrası Nasıldır - Cpap Sonrası Nasıldır
Horlama ve uykuda nefes durması ameliyatları sonrası şu şekilde özetlenebilir: Hastalar damak-yutak ameliyatlarını takiben
duruma göre 4-5 saat sonra veya ertesi gün taburcu edilir. Uygulanan
palatoplasti-palatofarengoplasti ve bunlarla ilintili diğer ameliyat
teknikleri, bademcik ameliyatlarının aksine, boğazın anatomisini
değiştirmek, damak ve yutak dokularını daha gergin hale getirmek
amacıyla yapıldığından dikişler atılır ve açık yaralar kapatılır. Bu
nedenle hastaların rahatsızlıkları bademcik ameliyatlarından az olur.
Yine de hastalar 5-6 gün boyunca, giderek azalan boğaz ağrısı, kulağa
ağrı vurması, yutma güçlüğü gibi sikayetler yaşarlar. Biriki gün sıvı
gıdalar, takipeden birkaç gün yumuşak gıdalar ile beslenirler. Deviasyon
ve konka ameliyatlarının ameliyat sonrası süreçleri ise fazla zahmetli
değildir. Daha ileri müdahalelerde; yani dil kökü, alt yutak bölgesi ve
üst-alt çene operasyonlarında, ameliyat sonrası süreç daha zordur. Bu
vakalarda erken dönemde ödem ve kanamayla hava yolu daralması ihtimali
bulunduğundan birkaç gün hastanede gözlem gerekir. Diğer taraftan
çocuklarda uygulanan bademcik ve geniz eti ameliyatları açık yara
bırakarak yapılan girişimlerdir. Dolayısıyla ameliyat sonrası yara
iyileşme süresi uzuncadır. Ancak çocuklarda boğaz ilintili şikayetler,
yetişkinlerin bademcik ameliyatlarından az olur.
Ameliyatları takipeden süreç, hastalar tarafından
bilinmelidir: Horlama veya uykuda nefes durması nedeniyle ameliyat
edilmiş vakalarda daha sonraki yıllarda; yaş ilerlemesi, kilo alımı,
kilo alıp verme veya ilave rahatsızlıklar nedeniyle yumuşak
damak-uvula-yutak-dil kökü dokularında, tıpkı yüz germe ameliyatlarını
takiben ciltte sarkmanın tekrarlaması misali, yeniden
gevşeme-büyüme-güçsüzleşme meydana gelmesi, dolayısıyla horlama ve
uykuda nefes durması problemlerinin yeniden oluşması veya artması
ihtimali vardır. Ancak bu geç ihtimal, hastanın yaşamının uzun bir
sürecindeki ameliyattan sağladığı kazanımlarının önemini azaltamaz.
Deviasyon ameliyatı genelde yaşam boyu kalıcı sonuç sağlar. Konkaların
durumu ise yapılan girişime göre farklılık gösterir: Konkaplasti-konka
fraktürü teknikleri genelde kalıcı sonuç sağlarken,
radyofrekans-diatermi gibi yöntemlerde zaman içinde uygulama tekrarı
gerekebilir, ancak bu müdahalelerin gerçekleştirilmesi kolaydır.
Çocuklarda, alınan bademcik ve geniz eti dokularının vücudu koruma
görevini diğer lenfoepitelyal dokular üstlenir. Daha sonraki yıllarda
bademcikler tekrar büyümezler. Diğer taraftan ameliyatla alınmayan dil
kökündeki dil kökü mini bademcikleri, görevleri arttığı için zamanla
hafif büyüme gösterebilirler. Geniz eti de, kapsülsüz bir doku olması,
dolayısıyla ameliyatlarda doku içinde kalıntıları kalabilmesi nedeniyle,
zaman içinde, istisnai olarak, kısmi büyüme gösterebilir. Ancak
lenfoepitelyal dokuların bu reaksiyonel büyümeleri nadiren klinik sorun
oluşturur. Horlama ve uykuda nefes durmasına yönelik ameliyatlar,
kazanç-risk-kayıp kavramları açısından bir bütün olarak
değerlendirildiğinde; ihtiyaç oluşması durumunda, çeşitli fonksiyonel ve
hayati riskleri önleyen veya azaltan, hastanın yaşam kalitesini ise çok
artıran girişimlerdir.
Cpap kullanımı süreci, hayat boyu devam eden
zahmetli bir süreçtir. Ancak uykuda nefes durmasının özellikle ileri
formlarının sıkıntıları, tehlikeleri ve komplikasyonları göz önüne
alındığında önemli bir tedavi yöntemidir. Cpap kullanıcısı, cihazı
seyahatlerde de yanında taşımalı, düzenli olarak bakımını ve ayarını
yaptırmalıdır.
Copyright/Main Edition 2012 - Comprehensive Revision 2015 - Limited Revision 2022 - Prof. Dr. TUNCAY ULUĞ
Bu internet sitesi, Prof. Dr. Tuncay Uluğ'un Otobiyografisi
ve KBB Hastalıkları/Baş Boyun Cerrahisi Branşının Anlatımını beraberce içeren birleşik bir sitesidir.
Bu internet sitesinin tüm hakları saklıdır.
Bu sitede yer alan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır;
hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmaz, bu konuda herhangi bir
sorumluluk kabul edilmez.
Bu site T.C. ve uluslararası fikir hakları kanunları ile
korunmaktadır. Hastalıklarla ilgili bölümler tamamıyla Prof. Dr. Tuncay
Uluğ tarafından yazılmıştır ve yine Prof. Dr. Tuncay Uluğ tarafından bir
kitap olarak yayımlanabilir. Dolayısıyla hastalıkların tanımlandığı
bölümler başta olmak üzere bu internet sitesinden alıntı yapılamaz.