TÜKRÜK BEZİ
TÜKRÜK BEZİ NEDİR – PAROTİS, ÇENEALTI BEZİ NEDİR – HASTALIKLARI NELERDİR
TÜKRÜK BEZİ TÜMÖRÜ NEDİR – PAROTİS, SUBMANDİBULER BEZ TÜMÖRÜ NEDİR
PAROTİDEKTOMİ NEDİR - SUBMANDİBULER BEZ ÇIKARILMASI NEDİR
PAROTİDEKTOMİ VE SUBMANDİBULER BEZ AMELİYATI SONRASI NASILDIR
Parotis, çenealtı, dilaltı ve minör bezlerden
oluşan tükrük bezleri; kabakulak, taş, iltihap gibi farklı hastalıkların
yanısıra vücudun selim ya da habis en çeşitli tümörlerinin geliştiği
dokulardır.
SÖZLÜK
Parotis: Her iki kulak kepçesinin önünde, yüzün üçte birini kaplayan en büyük tükrük bezi
Submandibuler gland: Çenealtı tükrük bezi, çene kemiğinin altında bulunan tükrük bezi
Sublingual gland: Dilaltı tükrük bezi, dilin önde altında ağız tabanında bulunan tükrük bezi
Sialadenit-Parotit: Tükrük bezlerinin herhangi birinin iltihabı – Parotis bezinin iltihabı
Parotidektomi: Parotis dokusunun kısmen veya tamamen alınması operasyonu
Tükrük Bezi Nedir – Parotis, Çenealtı Bezi Nedir – Hastalıkları Nelerdir
Tükrük bezi kavramı, tükrük
salgısını yapan dokuları genel anlamda tanımlar. Tükrük bezleri, ya da
tükrük glandları, 4 guruptur. Bunların üçü, farklı büyüklükleri olan
kapsüllü dokulardır ve majör tükrük bezleri olarak adlandırılır. Majör
tükrük bezleri; parotis, submandibuler ve sublingual bezleri kapsar. Bu
majör bezlerin her üçü de sağlı sollu ikişer adettir. Parotis bezleri,
en büyük tükrük bezleridir. Parotisler, kulak kepçelerinin hemen önünden
başlayarak her iki yanağın arka yarısını yayvan şekilde kaplar ve
Stenon kanalı adı verilen kanalla üst ikinci büyük azı dişi hizasında
ağıza açılırlar. Parotis bezlerinin tam ortasından yüz siniri geçer.
Yüzün mimik kaslarını çalıştıran yüz siniri ile onun dalları, parotis
bezini yüzeyel ve derin iki kısma ayırır. Submandibuler bezler yani
çenealtı bezleri, çenenin hemen altında yanlarda sağlı sollu bulunur.
Submandibuler bezler, küçük birer erik boyutundadır. Bu bezler, Wharton
adı verilen bir kanalla ağzın ön bölümünde dil altına açılır. Sublingual
bezler ya da dilaltı tükrük bezleri, dilin ön alt kısmında sağlı sollu
iki tanedir. Sublingual bezler, ağız tabanında, çenealtı bezi kanalının
etrafını birer minik bamya şeklinde sarar ve bu kanala bağlanarak ağıza
açılırlar. Majör bezlerin dışında, damak ve yanak başta olmak üzere,
ağız-boğaz mukozasında dağınık olarak yerleşmiş çok sayıda minik tükrük
bezcikleri bulunur. Bu bezcikler minör tükrük bezleri olarak
adlandırılır. Parotisin salgısı seröz yani sulu; submandibuler bezin
salgısı seröz ve müköz; sublingual ve minör bezlerin salgısı ise müköz
yani kıvamlı özelliktedir.
Tükrük bezinde tanı amacıyla; klasik biokimya
laboratuar tetkiklerinin yanısıra direk grafi, sialografi,
ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans gibi
görüntüleme teknikleri kullanılır. Ultrason eşlikli ince iğne
aspirasyonu da tanıda önemlidir. Ancak tanı yüzdesi tiroiddekinden
düşüktür. İnce iğne aspirasyonunun tükrük bezlerinde tanı olasılığı;
tümoral hastalıklarda nisbeten yüksek, nontümoral hastalıklarda ise daha
düşüktür. Ameliyat öncesinde görüntüleme yöntemleri veya ince iğne
aspirasyonu uygulanması bir standarda bağlı değildir, her hekim hasta
bazında kararlarla kendi yöntemini uygular.
Tükrük bezi hastalıkları, çok geniş bir yelpazeye
yayılır. Bu dokularda kabakulak, parotit gibi iltihapların yanısıra,
sialolityazis ya da sialadenozis gibi çok değişik patolojiler söz
konusudur. Ancak en dikkate değer husus, gerek iyi huylu gerek kötü
huylu inanılmaz çeşitlilikte tümörün, tükrük bezlerinde
gelişebilmesidir. Tükrük bezi hastalıkları, tümörler ve tümör dışı
hastalıklar şeklinde iki ana başlık altında toplanabilir. Tükrük bezi
tümör dışı hastalıkları arasında en sık görülenleri şunlardır:
Kabakulak, yani akut viral parotit veya ‘mumps’; paramyxovirus/kabakulak virusu ile tükrük bezlerinin iltihaplanmasıdır.
Çocukluk çağı bulaşıcı hastalıklarından biridir. Kabakulak en sık,
parotis bezini veya bezlerini tutar. Tutulan parotis bezi ve dolayısıyla
yanak şişer, bölgesel ağrı ve hassasiyet ile beraber ateş, kırıklık,
halsizlik gibi genel belirtiler oluşur. Ancak daha sessiz de
seyredebilir. Nadiren diğer tükrük bezlerini, testisleri, overleri,
pankreası ve santral sinir sistemi gibi dokuları tutar. Riskleri;
meningoensefalite bağlı yaşamsal risk, orşite bağlı kısırlık ve tek
taraflı nörosensoryel işitme kaybıdır. Kabakulak, çocukluk çağında
oluşan tek taraflı nörosensoryel ileri veya tam işitme kayıplarının
önemli bir nedenidir. Kabakulağın tedavisi istirahat, diyet ve ağrı
kesici ilaçlardan oluşur. Meningoensefalit, orşit veya işitme kaybı
gelişmesi durumunda, hastaneye yatırılmaya ve kapsamlı enerjik
tedavilerin uygulanmasına ihtiyaç olabilir.
Tükrük bezi taşı yani sialolityazis, tükrük
sekresyonunun oluşturduğu döngü neticesinde, tükrük bezlerinde ve ağıza
açılan dar kanallarında taş gelişmesidir. En sık submandibuler bezlerde
ve özellikle bunların kanallarında oluşur. Parotislerde seyrek,
sublingual ve minör tükrük bezlerinde ise istisnai olarak oluşur.
Submandibuler yani çenealtı tükrük bezinde sık taş oluşmasının
nedenleri; kanalının uzun olması, salgısının kıvamlı olması ve
içeriğinin kalsiyum-fosfat ile hidroksiapetitten zengin olmasıdır. Bu
maddeler bir çekirdek oluşturur ve zamanla etraflarında kalkuli denilen
taşçık gelişmeye başlar. Submandibuler taşlar, yüksek kalsiyum muhtevası
nedeniyle röntgende genelde görülür; parotis taşları ise düşük kalsiyum
muhtevası nedeniyle röntgende genelde görülmez. Submandibuler gland
taşı; dönem dönem çenealtında şişme, ağrı, yemek yerken şikayetlerin
artması, o kanaldan tükrük sekresyonunun azalması gibi
belirti-bulgularla kendini belli eder. Çenealtı bezi taşı ve tıkanma
sonucu büyüyen veya iltihaplanan bez; ilaç, masaj ve diyet uygulamasına
karşın kontrol altına alınamazsa cerrahi girişim gerekir: Yalnız kanala
müdahale edilip endoskopik veya klasik yolla taş çıkarılır, ya da bez
kanalla beraber tamamen çıkarılır.
Diğer sıkça görülen tükrük bezi hastalıkları, şunlardır: Akut süpüratif sialadenit yani tükrük bezi cerahatli akut
iltihabı; vücudun herhangi bir bölgesindeki ameliyatların akabinde veya
yaşlılarda, akut staz sonucu gelişir. Genelde parotisleri tutar.
Tedavisi enerjik antibiyotik uygulaması, sıvı takviyesi, tükrük bezi
masajı ve oral hijyen sağlanması şeklindedir. Kronik sialadenit yani
tükrük bezi müzmin iltihabı; tekrarlayan akut iltihapları veya
radyoterapiyi takiben salgı stazı ya da salgı azalması oluşması
nedeniyle gelişir. Genelde parotisleri tutar. Tedavisi konzervatiftir.
Ancak mecbur kalınırsa superfisyal parotidektomi veya düşük doz
radyoterapi seçenekleri söz konusu olur. Sialadenozis veya sialozis,
yani tükrük bezi büyümesi; alkolik siroz-diabet-obezite gibi metabolik
rahatsızlıklar neticesinde tükrük bezlerinin iltihap olmaksızın iki
taraflı diffuz büyümesidir. Genelde parotisleri tutar. Tedavisi altta
yatan metabolik rahatsızlıklara yöneliktir. Mecbur kalınırsa, kalan bez
dokularının tekrar büyümesi riski göze alınmak kaydıyla, superfisyal
veya total parotidektomi seçenekleri söz konusu olur. Brankial tip I ve
brankial tip II kistleri; parotis bölgesinde yerleşen lezyonlardır.
Tedavileri usulüne uygun şekilde yüz siniri korunarak yapılan
rezeksiyonlardır. Tükrük bezi mukoselleri; minör tükrük bezleri müköz
sekresyonlarının boşalamayıp dokuda birikimi sonucu oluşur. En sık
dudaklarda olmak üzere tüm ağız mukozasında görülebilir. Tedavileri
intraoral eksizyondur. Ranula; ağız tabanında baloncuk şeklinde gelişen
büyük bir tükrük bezi mukoselidir. Tedavisi marsupyalizasyondur, yani
kistin dışarı ağızlaştırılmasıdır. Rekürran parotit yani tekrarlayıcı
parotis iltihabı; özellikle çocuklarda görülen, parotis bezinin
ataklarla seyreden tekrarlayıcı iltihabıdır. İmmun mekanizmalarla
geliştiği düşünülmektedir. İlaç, diyet, masaj gibi önlemlerle kontrol
altına alınmaya çalışılır.
Tükrük Bezi Tümörü Nedir – Parotis, Submandibuler Bez Tümörü Nedir
Tükrük bezi tümörü, majör veya
minör tükrük bezlerinde vücudun kontrolü dışında gelişen dokuların genel
olarak tanımıdır. Bu tümörler selim yani iyi huylu veya habis yani kötü
huylu olabilir. Tükrük bezi tümörleri, en fazla parotis bezinde görülür
ve bunların büyük bölümü, düşük de olsa habisleşme potansiyelleri
bulunan pleomorfik adenom denilen selim tümörlerdir. Bir genellemeyle;
her 10 tükrük bezi tümöründen 8i parotisde yerleşir; her 10 parotis
tümöründen 8i iyi huyludur; her 10 iyi huylu parotis tümöründen 8i
pleomorfik adenomdur. Çenealtı ve dilaltı bezlerinde tümörler daha az
görülür; buna karşılık bu az görülen tümörlerin yaklaşık yarısı kötü
huyludur. İyi huylu çenealtı bezi tümörlerinin büyük bölümü de
pleomorfik adenomlardan oluşur. Unutulmamalıdır ki, çenealtı bezinde en
sık görülen hastalık, tümör değil taş patolojisidir. Minör tükrük bezi
tümörlerinin ise önemli bir bölümü kötü huyludur. Ne iyidir ki bu minör
bezlerin tümörleri oldukça nadir görülür.
Tükrük bezi tümörleri çeşitliliği, vücudun diğer
dokularındaki durum ile kıyaslanamaz ölçektedir. Bu durum “multisellüler
teori” ile yani her bir tümörün tükrük bezindeki çok çeşitli
differansiye hücrelerin birinden kaynak alması ile veya “semipluripotent
bisellüler teori” ile yani her bir tümörün değişik aşamada bulunan iki
farklı kök hücrenin birinden kaynak alması ile açıklanır. Tükrük bezi
tümörleri, selim ve habis tümörler şeklinde 2 ana başlık altında
toplanır. Selim tümörler genelde kırklı yaşlardan itibaren, habis
tümörler ise ellili yaşlardan itibaren görülür.
Tükrük bezi selim tümörleri; sıklık sırasıyla
pleomorfik adenom, Warthin tümörü ve monomorfik adenomlar dizisidir.
Pleomorfik adenom ya da mikst tümör, adından anlaşılabileceği gibi
tükrük bezi dokusundaki farklı hücreleri, yani epitelyal, miyopitelyal
ve stromal hücreleri içerir. Monomorfik adenomlar ise epitelyal veya
miyopitelyal hücre guruplarından yalnız birini baskın olarak içerir.
Tükrük bezlerinde ayrıca hemanjiom gibi farklı orijinli selim tümörler
de görülür.
Pleomorfik adenom, ya da mikst tümör, en sık
görülen tükrük bezi tümörüdür. Pleomorfik adenom histopatolojisi;
epitelyal, miyopitelyal ve stromal hücreleri içerir. Yirmili yaşlardan
itibaren karşılaşılır, ancak kırklı yaşlardan itibaren görülme sıklığı
artar. Kadınlarda daha sık görülür. Genelde yüzeyel lopta yerleşir,
ancak nadir olarak derin lopta yani yüz sinirinin medyalinde de
yerleşebilir. Pleomorfik adenomların kapsülleri çok ince olduğu ve
kapsülün arasından dışarı tümör uzanımı olabildiği için, enükleasyon
denilen yöntemle tümörün kapsül sınırı boyunca çıkarılması nüksle
sonuçlanabilir. Pleomorfik adenomlarda uygun cerrahi yöntem, parsiyel
parotidektomi veya superfisyal parotidektomi ile lezyonun emniyet sınırı
ile çıkarılmasıdır. Derin lop tümörleri ise total parotidektomi veya
derin parotidektomi/derin lobektomi ile çıkarılır. Submandibuler bezdeki
tümörlerde submandibuler glandın tamamı alınır. Diğer bölgelerdeki
tümörlerde de emniyet sınırı ile tümörün çıkarılması gerekir. Pleomorfik
adenomun, düşük de olsa habisleşme potansiyeli vardır. 15 yıldan uzun
süreli tümörlerde habaset ihtimali yükselir. Bu tip habis tümörler
pleomorfik adenomdan çıkan karsinom anlamında “karsinoma eks pleomorfik
adenom” şeklinde adlandırılır.
Warthin tümörü, hemen yalnız parotis bezinde ve
onun kuyruk kısmında rastlanan, parotis bezinin ikinci sıklıktaki selim
tümörüdür. Warthin tümörünün histopatolojisi; papiller epitel,
lenfositik infiltrasyon ve kistik alanlardan oluşur. Bu nedenle papiller
kistadenoma lenfomatozum olarak da adlandırılır. Warthin tümörü bazen
çift taraflı bulunabilir. Warthin tümörü, özellikle sigara içen erkek
hastalarda kırklı yaşlardan itibaren görülür. Sigara ile ilişkisi en
kati olan tükrük bezi tümörüdür. Warthin tümöründe uygun tedavi,
pleomorfik adenomlardaki cerrahi yaklaşımlara benzer şekilde, emniyet
sınırı ile uygulanan rezeksiyonlardır.
Monomorfik adenomlar, oldukça seyrek görülür. Bu
adenomlar epitelyal veya miyopitelyal hücre guruplarından yalnız birini
baskın olarak içerir. Monomorfik adenomlar; bazal hücreli adenom,
kanalikuler adenom, onkositom ve myoepitelyom gibi histolojik tipleri
içerir. Bunlardan bazal hücreli adenom, kanalikuler adenom ve onkositom
epitelyal orijinli iken; myoepitelyom adından da anlaşılacağı üzere
miyopitelyal orijinlidir. Onkositom ve myoepitelyom genelde majör tükrük
bezlerinde, özellikle de parotiste yerleşir. Halbuki bazal hücreli
adenom ve kanalikuler adenom, minör tükrük bezlerinde, sıklıkla üst
dudak mukozasında olmak üzere yerleşir. Bu tiplerin dışında tanımlanmış
diğer tipler; onkositik papiller kistadenom, sebase adenom ve duktal
papillomdur. Tüm bu tümörlerde uygun tedavi, pleomorfik adenomlardaki
yaklaşımlara benzer şekilde, emniyet sınırı ile uygulanan
rezeksiyonlardır.
Tükrük bezi habis tümörleri; tıpkı selim tümörler
gibi çok çeşitlilik gösterir. En sık karşılaşılanları sıklık sırasıyla;
mukoepidermoid karsinom, adenoid kistik karsinom, adenokarsinomlar
dizisi ve maliğn mikst tümörlerdir. Parotisde en sık görülen habis
tümör, mukoepidermoid karsinomdur. Çenealtı, dilaltı ve minör tükrük
bezlerinde en sık görülen habis tümör ise, adenoid kistik karsinomdur.
Minör tükrük bezlerinde adenokarsinomlar da sık görülür. Tükrük bezi
karsinomlarında tümör tipi ve evresi yani tümörün yaygınlığı kadar
önemli konu, “grade” yani derece kavramıdır. Tümörün histolojik olarak
habaset ölçüsünü anlatan “grade” kavramına göre habis tümörler ayrıca
sınıflandırılır. “Grade” tıpkı tümörün evresi gibi, sağkalım oranları
üzerinde belirleyicidir. Tükrük bezlerinde; skuamöz hücreli karsinom,
lenfoma, sarkom, metastaz gibi farklı orijinli habis tümörler de
görülür.
Mukoepidermoid karsinom, en sık görülen tükrük
bezi habis tümörüdür. Histopatolojik olarak, müsin üreten hücreleri ve
epitel hücrelerini içerir. Mukoepidermoid karsinom, özellikle parotiste
yerleşir. Kadın hastalarda daha sık olmak üzere kırklı yaşlardan
itibaren görülür. Ancak çocukluk çağında en sık görülen habis tükrük
bezi tümörü de, mukoepidermoid karsinomdur. Mukoepidermoid karsinomlar;
düşük, orta ve yüksek dereceli olarak sınıflandırılır.
Adenoid kistik karsinom; submandibuler, sublingual
ve minör tükrük bezlerinde en sık görülen habis tümördür. Ancak
parotiste de görülür. Kadın ve erkeklerde eşit oranlarda rastlanır.
Histopatolojik olarak kribiform, tubuler ve solid şeklinde alt gurupları
vardır. Adenoid kistik karsinom, orta “grade” bir malinite kabul
edilir. Adenoid kistik karsinom kendine has özellikler içerir: Çok yavaş
seyirlidir. Lenfatik metastaz nadirdir. Oysa, isimli nisbeten büyük
sinirler boyunca perinöral yayılımla metastaz yapma eğilimi vardır.
Ayrıca uzun zaman sonra lokal olarak tekrarlama ihtimali vardır. Yine 20
yıl gibi çok uzun yıllara yayılan süreçlerde hematojen yani kan yoluyla
uzak metastaz ihtimali vardır. Uzak metastaz en sık akciğerlere,
nadiren de kemik iliği ve karaciğere olur. Lokal veya uzak metastaz
varlığında dahi, tümörün yavaş gelişim özelliği nedeniyle, sağkalım
oldukça iyidir. Adenoid kistik karsinomun kendine has özellikleri
nedeniyle, boyun disseksiyonu veya boyun radyoterapisinden ziyade,
isimli bölge sinirleri boyunca uygulanan adjuvan radyoterapi, parotis
cerrahisine eşlik eden tedavi olarak öne çıkar.
Adenokarsinomlar dizisi; glandüler orijinli
karsinomları, yani sekretuar veya duktal kökenli hücrelerden gelişen
karsinomları tanımlar. Bunlar herbiri ayrı bir tip olarak da kabul
edilen; iyi sağkalımlı polimorföz düşük grade adenokarsinom, orta
sağkalımlı epitelyal-myoepitelyal karsinom, kötü sağkalımlı salivar dukt
karsinoma ve iyi sağkalımlı “clear cell” karsinoma gibi karsinomlardır.
Yine çok önceden ayrı tip olarak tanımlanmış adenoid kistik karsinom,
asinus hücreli karsinom da, aslında adenokarsinomlar dizisinin
parçalarıdır. Anlatılan spesifik guruplardan hiçbirine girmeyen adenoid
karsinomlar, “NOS” yani “not otherwise spesified”, Türkçesiyle spesifiye
edilmeyen adenokarsinomlar olarak adlandırılır. NOS’lar meme ve akciğer
adenokarsinomlarına benzer özellikler gösterir, “grade”leri yüksektir,
sağkalımları nisbeten kötüdür. Bir bütün olarak adenokarsinomlar, tıpkı
mukoepidermoid veya skuamöz hücreli karsinomlar gibi düşük, orta ve
yüksek dereceli olarak sınıflandırılır.
Asinus hücreli karsinom, az görülen
tümörlerdendir. Özellikle parotisde, az miktarda da submandibuler bezde
görülür. Asinus hücreli karsinom, kadın hastalarda daha fazla olmak
üzere, kırklı yaşlardan itibaren saptanır. Çocuklarda ise,
mukoepidermoid karsinomlardan sonra ikinci sıklıkta görülen habis tükrük
bezi tümörüdür. Histopatolojik olarak, tümör tipik şekilde fibröz bir
kapsülle sarılıdır ve yapısında asinar hücreleri içerir. Asinus hücreli
karsinom, düşük “grade” kabul edilir. Dolayısıyla sağkalım oranları
yüksektir. Düşük bir oranda da olsa, tıpkı selim Warthin tümörü gibi,
çift taraflı görülebilir.
Malign mikst tümör, ara ara görülen özel tümör
gurubunu oluşturur. Bu başlık altında farklı habis tümörler bulunur:
Karsinoma eks pleomorfik adenom, karsinosarkom, metastazan mikst tümör.
Karsinoma eks pleomorfik adenom ve karsinosarkom, yüksek “grade” olarak
sınıflandırılır. Dolayısıyla sağkalım oranları düşüktür. Bu tümörlerde
cerrahiyi izleyen adjuvan radyoterapi, tedavinin parçasıdır. Karsinoma
eks pleomorfik adenoma, adından da anlaşılacağı üzere, histopatolojik
olarak epitelyal ve mezenkimal hücrelerin arasında yalnız epitelyal
orijinli habis alanlar içerir. Karsinosarkom ise, yine adından
anlaşılacağı üzere histopatolojik olarak hem epitelyal hem mezenkimal
habis alanlar içerir. Diğer taraftan metastazan mikst tümör, tamamen
selim özelliktedir. Metastazlar, primer tümörden onlarca yıl sonra
ortaya çıkabilir. Klinik tablo, multipl bölgesel nüksler ile akciğer ve
kemik metastazları şeklindedir. Uzak metastazlara rezeksiyon
uygulanabilir veya lezyonlar takip edilebilir.
Skuamöz hücreli karsinom, cild veya mukoza
orijinli olabileceği gibi, primer olarak tükrük bezi kaynaklı olabilir.
Ancak primer skuamöz hücreli tükrük bezi karsinomları nadirdir. Bu
karsinomun en sık yerleşim bölgesi parotistir. Skuamöz hücreli tükrük
bezi karsinomlarının histolojik olarak, yüksek “grade” mukoepidermoid
karsinomlardan ayırımları özen gerektirir. Skuamöz hücreli tükrük bezi
karsinomları; düşük, orta ve yüksek dereceli olarak sınıflandırılır. Bu
karsinomların lenfatik boyun metastaz eğilimleri nedeniyle, boyun
disseksiyonu parotis cerrahisinin özellikle parçasıdır.
Parotidektomi Nedir - Submandibuler Bez Çıkarılması Nedir
Parotidektomi, parotis bezinin
ameliyatla çıkarılmasının genel tanımıdır. Parotidektomi, farklı
genişliklerde uygulanabilir: Parsiyel parotidektomi, parotisin yüzeyel
ve derin lobunun ihtiyaç olan kısımlarının çıkarılması; superfisyal
parotidektomi, parotisin yüzeyel lobunun tamamının çıkarılması; deep
parotidektomi, parotisin derin lobunun tamamının çıkarılması; total
parotidektomi, parotisin yüzeyel ve derin her iki lobunun tamamının
çıkarılması; radikal parotidektomi, tüm parotisin yanısıra yüz sinirinin
ve komşu dokuların çıkarılması ameliyatıdır. Selim tümörlerde parsiyel
veya yüzeyel parotidektomi; bu tümörlerin derin lopta yerleşen nadir
durumlarında derin veya total parotidektomi uygulanır. Habis tümörlerde,
yüz siniri tutulumu yoksa, genelde total parotidektomi uygulanır.
Evresi veya “grade”i yüksek habis tümörlerde, ilave çevre doku
rezeksiyonu gerekebilir. Yüz siniri tutulumu varsa, radikal
parotidektomi yani yüz sinirini de içeren kapsamlı rezeksiyon
zorunluluğu oluşur. Habis tümörlerde; klinik olarak lenf bezi
saptanması, yüksek evre veya yüksek “grade” durumlarında, selektif veya
daha geniş boyun disseksiyonu ile bölge lenf bezlerinin çıkarılması
gerekir. Lenf yolu ile metastaz eğilimi olmayan adenoid kistik
karsinomda ise, klinik olarak nodül varlığı saptanmadığı takdirde, boyun
disseksiyonu genelde uygulanmaz. Yine yüksek evre, yüksek “grade”, lenf
bezi histopatolojik pozitifliği, sınır yakınlığı veya pozitifliği,
perinöral invazyon durumlarında ve ayrıca her adenoid kistik karsinom
vakasında, cerrahiyi takiben adjuvan radyoterapi ihtiyacı hasıl olur.
Klasik elektron ve foton ışınlamasının yanısıra, özellikle adenoid
kistik karsinomlarda, nötron ışınlaması öne çıkar. Diğer taraftan,
kontrol altına alınamayan parotit veya sialadenozis vakalarında ve basit
girişimlerle çözülemeyen parotis taşlarında; yüzeyel parotidektomi ve
kanal rezeksiyonu operasyonu uygulanır. Bu patolojilerde nadiren de
olsa, derin parotidektomi veya total parotidektomi gibi daha ileri
girişimlere de ihtiyaç olabilir.
Submandibuler bez çıkarılması, çenealtı bezinin
bir bütün olarak alınmasıdır. Bu ameliyat, submandibuler gland
rezeksiyonu olarak da adlandırılır. Çenealtı bezindeki selim veya habis
her tür tümörde, emniyet sınırlarını oluşturmak amacıyla, submandibuler
bez tamamen çıkarılır. Habis tümörlerde, boyun disseksiyonu ilavesine
veya cerrahiyi takiben adjuvan radyoterapi uygulanmasına ihtiyaç
olabilir. Kararlar, parotis tümörlerindekine benzer mantıkla alınır.
Diğer taraftan, çenealtı bezinde taş gelişmesi durumunda; yalnız kanala
müdahale edilip endoskopik veya klasik yolla taş çıkarılır, ya da bez
kanalıyla beraber tamamen çıkarılır.
Sublingual bez veya minör tükrük bezi dokusu rezeksiyonu; tümör ve diğer patolojilerde, lezyonun tipi, derecesi, yerleşimi,
büyüklüğü gibi faktörler göz önüne alınarak emniyet sınırlarıyla uygun
genişlikte uygulanır. Habis tümörlerde boyun disseksiyonu yapılması veya
cerrahiyi takiben adjuvan radyoterapi uygulanması kararları, vaka
bazında ihtiyaca göre alınır.
Parotidektomi ve Submandibuler Bez Ameliyatı Sonrası Nasıldır
Parotidektomi ve submandibuler bez ameliyatı sırası ve sonrası, şu özellikleri gösterir: Kısmi veya yüzeyel parotidektomi ya da
çenealtı bezi çıkarılması girişimlerinin ameliyat sonrası süreçleri, çok
zahmetli değildir. Hastaların, girişim sonrasında ameliyat bölgesinde
sargı ve drenleri bulunur. Hastalar, hastanede 1-2 gün kalır,
drenlerinin ve sargılarının çıkarılmasını takiben taburcu olur, takiben
ayaktan pansumanlara gelirler. Daha geniş, özellikle habis tümör
ameliyatlarında, daha yıpratıcı ameliyat sonrası süreçler olabilir.
Ancak hastalar, ameliyat öncesinde kendilerine danışılarak kararlar
alındığından, bu süreçlere hazırlıklı olurlar. Yüz siniri ve dalları bu
ameliyatlarda korunur. Ancak yüz felci veya alt dudak felci, ameliyat
bölgesinde anormal terleme, tümörün alındığı bölgede hafif çökme gibi
konular bu ameliyatların riskleridir.
Parotidektomi ve submandibuler bez ameliyatını takipeden süreç, şu şekilde özetlenebilir: Sık görülen pleomorfik adenom ile diğer selim
tümörlerde emniyet sınırları ile yapılan cerrahi rezeksiyonu takiben
hastalığın tekrarlaması nadirdir; ancak nüks ihtimalinin selim-habis tüm
tümörlerde söz konusu olduğu unutulmamalıdır. Habis tümörlerde ise
hastalığın tekrarlama olasılığı; yapılan ameliyat ve eşlik eden
tedaviler kadar, tümörün tipi, evresi ve histopatolojik derecesi ile
bağlantılıdır. Parotidektomi ve submandibuler gland rezeksiyonu
ameliyatları, kazanç-risk-kayıp kavramları açısından bir bütün olarak
değerlendirildiğinde; ihtiyaç oluşması durumunda, fonksiyonel, estetik
veya hayati problemleri önleyen veya azaltan, yeri alternatif
tedavilerle doldurulamayan girişimlerdir.
Copyright/Main Edition 2012 - Comprehensive Revision 2015 - Limited Revision 2022 - Prof. Dr. TUNCAY ULUĞ
Bu internet sitesi, Prof. Dr. Tuncay Uluğ'un Otobiyografisi
ve KBB Hastalıkları/Baş Boyun Cerrahisi Branşının Anlatımını beraberce içeren birleşik bir sitesidir.
Bu internet sitesinin tüm hakları saklıdır.
Bu sitede yer alan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır;
hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmaz, bu konuda herhangi bir
sorumluluk kabul edilmez.
Bu site T.C. ve uluslararası fikir hakları kanunları ile
korunmaktadır. Hastalıklarla ilgili bölümler tamamıyla Prof. Dr. Tuncay
Uluğ tarafından yazılmıştır ve yine Prof. Dr. Tuncay Uluğ tarafından bir
kitap olarak yayımlanabilir. Dolayısıyla hastalıkların tanımlandığı
bölümler başta olmak üzere bu internet sitesinden alıntı yapılamaz.