REFLÜ
 
 
 REFLÜ NEDİR – YEMEK BORUSU NEDİR – KAPAK MEKANİZMASI NEDİR
GASTROÖZEFAGEAL REFLÜ NEDİR - LARENGOFARENGEAL REFLÜ NEDİR
REFLÜ TEDAVİSİ NASILDIR – TEDAVİNİN ANA PARÇALARI NELERDİR
REFLÜ TEDAVİSİ SIRASI VE SONRASI NASILDIR 
 
  
  
 Çağın yaygın hastalığı reflü; ses kısıklığı, gıcık
 öksürüğü, boğazda takılma hissi, geniz akıntısı gibi baş-boyun 
bölgesindeki pekçok müphem rahatsızlığın nedeni olabilen bir 
patolojidir. 
 
 SÖZLÜK
Reflü: Mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması
Gastroözefageal reflü: Yemek borusunu etkileyen reflü, tipik reflü
Larengofarengeal reflü: Gırtlak-yutak ve ilişiklerini etkileyen reflü, boğaz reflüsü
Sfinkter: Büzgü, kapak mekanizması
Proton pompa inhibitörü: Asid oluşumunu sağlayan enzimin çalışmasını engelleyen ilaç 
 
 Reflü Nedir – Yemek Borusu Nedir – Kapak Mekanizması Nedir  
 
 Reflü, mideden yemek borusuna, 
geriye doğru mide sıvısı, asit ve pepsin kaçağıdır. Bu kaçak alt 
bölgede, yani yemek borusunda sınırlı kalabilir veya yukarı bölgeye, 
yani boğaza kadar çıkabilir. Reflü, çağımızın giderek artan bir 
rahatsızlığıdır ve her 5 kişiden en az birinin yaşamını etkileyen bir 
hastalıklar serisine yol açmaktadır.
 Yemek borusu, ağız–yutak-yemek borusu–mide–ince ve
 kalın barsaklar dizisinden oluşan sindirim sisteminin parçasıdır. 
Hekimler yutağı farenks, yemek borusunu özefaj, mideyi ise gastrik doku 
olarak adlandırırlar. Yemek borusunun normal fizyolojik fonksiyonu gıda 
ve diğer maddeleri ileri, mideye göndermektir. Midenin normal fizyolojik
 fonksiyonu ise gıdaları asit ve pepsin salgılayarak eritmek ve daha da 
ileri, oniki parmak barsağına göndermektir.
 Kapak mekanizması, ya da tıbbi tanımlamasıyla 
sfinkter, büzgü görevi yapan doku düzeneği anlamına gelir. Bu kapak 
mekanizmaları yemek borusu bileşkelerinde yer alır. Yemek borusunun alt 
ucunda yani mide ile birleştiği yerde alt özefaj sfinkteri ve üst ucunda
 yani yutak ile birleştiği yerde üst özefaj sfinkteri bulunur. Reflü 
istikameti ve reflüde oynanan rol dikkate alınmak kaydıyla sıralama 
yapılırsa, birinci sırada alt özefaj sfinkterinin, ikinci sırada ise üst
 özefaj sfinkterinin çok önemli fizyolojik fonksiyonları vardır. Bu 
sfinkterlerin görevlerini iyi yapması sindirim sistemininin sağlıklı 
çalışmasını teminat altına alır. Görevlerin yerine getirilememesi ise 
reflü ile sonuçlanır.
 Alt özefaj sfinkteri, yani alt kapak mekanizması, 
yemek borusu alt ucu ile mide arasında tam geçiş bölgesinde, aslında bu 
göreve özelleşmiş olmayan kasların oluşturduğu anatomik yapıdır. Bu alt 
sfinkter ayrıca, göğüs boşluğu ile karın boşluğunu ayıran kalın zar 
diafragmanın hiatus bölgesinde, dışarıdan diafragma tarafından çepeçevre
 sarılmakta, yani desteklenmektedir. Bu ikili yapı alt sfinkter 
kompleksi olarak adlandırılır. Alt sfinkter kompleksi sağlıklı çalıştığı
 müddetçe mideye ileri geçişe izin verirken, yutağa geri dönüşe, sınırlı
 fizyolojik ara salınımlar dışında, izin vermez.
 Üst özefaj sfinkteri, yemek borusunun üst ucunda 
yutak ile yemek borusu geçişi hizasında, bu göreve özelleşmiş 
krikofarengeus kası tarafından oluşturulan ikinci kapak mekanizmasıdır. 
Yani tamamen kas yapısındadır. Üst sfinkter, bir diğer deyimle üst kapak
 mekanizması, yemek borusuna çıkmış mayinin daha yukarıya, yutak ve 
gırtlağa kaçışını azaltmaya katkıda bulunur.
 Reflü oluşumu, alt sfinkter kompleksi görevini 
yerine getiremediğinde söz konusu olur. Hiatal herni adı verilen midenin
 diaframdan yukarı fıtıklaşması veya alt sfinkter kas mekanizmasının iyi
 çalışmaması durumlarında, yemek borusu ile mide arasındaki anatomik 
engel zayıflar ve mide içeriği sürekli veya dönem dönem geriye yemek 
borusuna kaçar, böylece reflü gelişir. Diğer taraftan yemek borusuna 
kaçışlar olduğunda, bunların etkilerini azaltan ilave mekanizmalar 
vardır. Bunlar; yemek borusu peristaltizmi yani mideye doğru ilerletme 
hareketleri, yutak-gırtlak-yemek borusu mukoza salgıları ve ağızda 
üretilip ileri gönderilen tükrük salgısıdır. Bunların iyi çalışmaması 
reflünün etkilerini artırır. Üst özefaj sfinkterinin iyi çalışmaması 
ise, reflünün üst bölgeye etkisini kolaylaştıran ayrı bir faktördür.
 Reflünün dokuya etkisi, başlıca asid ve pepsin 
kanalıyla olur. Asid direk olarak, irritasyon yapıcı ve tahriş edici 
etki oluşturur. Pepsin ise bir sindirim enzimidir ve normalde aktif 
değildir. Pepsin ancak asidle karşılaştığında aktive olur, takiben 
sindirim işlevini başlatır. Asid ve pepsin, duvarının özellikleri 
nedeniyle mideye zarar vermez. Ona hemen bitişik yemek borusu ise bu 
maddelere kısmen duyarlıdır. Oysa mideden uzakta bulunan yutak, gırtlak 
ve bunlarla ilintili dokular, bu maddelere ileri derecede duyarlıdır. 
Asid ve pepsin, normalde olmamaları gereken bu dokulara eriştiklerinde 
otodigestyon, yani kendi dokusunu sindirme işlemi oluştururlar. Bu 
sırada aktive olmuş pepsin, asidden dahi daha zararlı işlev görür. Öte 
yandan pepsin mukozada kısmen tutunur ve reflü her tekrarladığında, yani
 asidle her karşılaştığında aktive olur, böylece oto-sindirme işlemi 
kolayca tekrar tekrar oluşur. 
 
 Gastroözefageal Reflü Nedir - Larengofarengeal Reflü Nedir  
 
 Reflü, fizyopatolojik açıdan tek 
bir zincir olmasına karşın, klinik açıdan iki ana başlık halinde 
guruplanır; gastroözefageal reflü ve larengofarengeal reflü. Bu ayırımla
 2 ayrı hastalık değil, reflünün nihai etkilerinin geliştiği dokular 
tanımlanmış olur. Ancak bu ayırım, klinik açıdan önemlidir. 
Gastroözefageal reflüde asli tahribat bölgesi özefajdır, yani yemek 
borusudur. Gastroözefageal terimi aynı zamanda, reflünün gastrik alandan
 yani mideden, özefaja yani yemek borusuna doğru gelişim istikametini 
yansıtmaktadır. Larengofarengeal reflüde ise asli tahribat bölgesi 
larenks ve farenksdir, yani gırtlak ve yutaktır. Larengofarengeal terimi
 reflünün gelişim istikametini değil, patolojik etkinin yoğunluğunu esas
 almaktadır. Üst bölge reflüsünde en dramatik patoloji larenksde yani 
gırtlakta oluşur, farenks yani yutak patolojisi ancak ikinci sıradadır. 
Reflünün gelişim yönü esas alınmış olsaydı, farengolarengeal reflü doğru
 isimlendirme olurdu.
 Gastroözefageal reflü, yemek borusunu, özellikle 
alt bölümünü, etkileyen klasik tipik reflüdür. Bu reflü formunda yüksek 
miktarda asit, pepsin ve daha az miktarda safra salgısının geri kaçışı 
sonucu yemek borusu alt bölgesinde tahribat olur ve midede kazınma, 
göğüsde yanma, geğirme, mide mayinin ağıza gelmesi, ağrılı-zorlu yutma 
gibi halk arasında çok iyi bilinen şikayetler oluşur. Reflünün yemek 
borusunda oluşturduğu patoloji özefajittir. Ancak gastroözefageal reflü 
hastalığı, özefajit eşlik etmeden de var olabilir. Yine yemek borusunda 
reflü zemininde Barrett metaplazisi gelişebilir.
 Larengofarengeal reflü, yani boğaz reflüsü, 
baş-boyun bölgesindeki organ ve yapıları etkiler. Bu üst bölgedeki 
dokular asit ve pepsine çok duyarlıdır. Bu nedenle az miktarda asit ve 
pepsinin yukarı kaçışı dahi, klasik reflü şikayetleri olmaksızın, burda 
tahribat yapar ve yutak, gırtlak ile geniz patolojileri oluşur. Hatta 
bazı vakalarda ağız, burun, sinus ve orta kulak patolojileri de gelişir.
 Bu reflü formunda en sık görülen şikayetler; gırtlak boğaz veya genizde
 yanma, boğazda gıcıklanma, boğazda takılma-yabancı cisim hissi, gırtlak
 boğaz veya genizde yapışkan sıvı birikimi, kuru gıcık öksürüğü ve 
aralıklı veya sürekli ses kısıklığıdır. Larengofarengeal reflünün neden 
olabileceği hastalık tabloları, etkilediği organların çeşitliliği 
nedeniyle geniş bir yelpazeye yayılır. Bunlar 3 ana başlık altında 
toplanabilir: Direk etki alanındaki müzmin larenjit, müzmin farenjit, 
müzmin nazofarenjit gibi reflünün rolünün mutlak olduğu hastalıklar; 
dolaylı etki alanındaki seröz otit, nonallerjik rinit, müzmin sinüzit, 
dental patolojiler gibi reflünün katkıda bulunabildiği hastalıklar; 
nihayet komplike etkileşimlerle karakterize astım, uyku hastalıkları, 
ani infant ölüm sendromu gibi reflünün irtibatlı olduğu hastalıklar.
 Çocuk reflüsü, çok sık görülen bir problemdir. 
Çocuk reflüsünün en sık nedeni, gece yatmadan önce veya gece yarısı 
içirilen süttür. Rahatsızlık gece öksürüğü ve gece hırlama-ıslık 
tarzında nefes alıp verme şeklinde belirti verir. Bu hastalar sıklıkla 
astım tanısı alır ve akciğerlere-bronşlara yönelik geleneksel 
yöntemlerle tedavi edilmeye çalışılır. Unutulmamalıdır ki, astım 
multifaktoryel bir hastalıktır ve oluşumunda ya da tetiklenmesinde 
allerji-enfeksiyon-kirli hava-sigara kadar önemli bir etken de reflüdür.
 Gece sütünün kesilmesi, küçük çocukların büyük bölümünün şikayetlerini 
ortadan kaldırır. Daha büyük çocuklarda ise yatmadan 1-2 saat önce 
yeme-içmenin kesilmesi önemlidir. Basit önlemlerin sonuç vermediği 
vakalar, yetişkin reflüsüne benzer şekilde tedaviye alınır.
 Reflü tanısında, hastanın hikayesi, kliniği, 
endoskopisi ve ihtiyaç halinde özefaj manometrisi denilen basınç 
ölçülmesi, pH monitorizasyonu denilen 24 saatlik asit düzeyi saptanması 
ve baryum grafisi denilen özefaj fonksiyonunun radyolojik görüntülenmesi
 yöntemleri kullanılır. Larengofarengeal reflüde ayrıca kapsamlı 
kulak-burun-boğaz muayenesi ile, reflünün, üst solunum ve sindirim 
yollarındaki patolojik etkilerinin yaygınlığı ve düzeyi saptanır. Bu, 
reflü tedavisinin yanısıra, hangi dokulara yönelik ilave tedavi 
yöntemlerinin uygulanması gerektiğinin belirlenmesi açısından çok 
önemlidir. 
 
 Reflü Tedavisi Nasıldır – Tedavinin Ana Parçaları Nelerdir  
 
 Reflü tedavisi süreci, özellikle 
de larengofarengeal reflü tedavisi süreci, sabır ve uyum gerektiren bir 
süreçtir. Bu tedavi sürecinin zahmetli olmasının nedenleri; reflüyü 
kaynağında radikal tedavi etmenin güçlüğü, uzun sürede oluşmuş doku 
hasarlarının geri dönüşünün zorluğu ve nihayet komplike etkileşimlerle 
gelişen patolojik sarmali kırmanın sıkıntılarıdır. Reflünün ve buna 
bağlı gelişen hastalıkların tedavisi çok yönlüdür: Gerek 
larengofarengeal, gerek gastroözefageal reflüde tedavinin en önemli 
ayağını reflü tedavisi oluşturur. Larengofarengeal reflü vakalarında 
ayrıca hastalığın etkilediği gırtlak, yutak ve diğer üst bölge 
dokularına yönelik ilave tedavi yöntemleri uygulanır. Sesin yanlış 
kullanımı ve hatalı boğaz davranışlarının sarmalde reflü ile beraber 
anlamlı payı olduğunun saptanması durumunda, konuşma terapisi, hatalı 
boğaz davranışlarının engellenmesi, hatta psikoterapi tedaviye ilave 
edilir. Ancak bu vakalarda reflünün sarmalde, kısır döngüyü tetikleyen 
asli faktör olduğu ve reflü kontrol altına alınmadan ses terapisi-boğaz 
davranış değişiklikleri terapisi-psikoterapi üçlüsünün sonuç vermeyeceği
 hatırdan çıkarılmamalıdır. Reinke ödemi söz konusuysa, tedaviye 
mikrocerrahi ilave edilebilir. Alt bölgeyi etkileyen gastroözefageal 
reflü vakalarında ise, mide ve yemek borusuna yönelik ilave tedaviler 
ayrıca söz konusu olabilir.
 Reflü tedavisinin ana parçaları şunlardır:
 İlaç kullanımı: Proton pompa inhibitörleri asli ilaç olmak üzere, histamin H2 reseptör antagonistleri, antiasidler ve aljinik asid kullanılır.
 Yemek düzeni: Daha sık aralıklarla az miktarda gıda alınır. Günde 1-2 öğün aşırı miktarda yemek yerine, günde 3-4 öğün azar miktarda yenir.
 Yemek içeriği: Midenin boşalmasını zorlaştıran 
sindirimi güç yağlı, kızartmalı, salçalı ve fast food tarzı 
yiyeceklerden uzak durulur. Ayrıca hastayı rahatsız ettiği bilinen 
gıdalar yenilmez.
 Diyet uygulaması: Kahve, gazlı içecekler, bira 
şarap gibi mayalı içkiler, çikolata ve sigara başta olmak üzere 
özellikle özefaj sfinkterini gevşeten gıda ve maddelerden uzak durulur.
 Yatış düzeni: Gıda alımını takiben miktarla 
orantılı olarak 2-3 saatten önce yatılmaz. Nadiren ağır yemek yenmesi 
durumunda ise yatış süresi daha da geciktirilir.
 Yatış şekli: Baş ve göğüs yüksekte olacak şekilde 
çift yastık başın altına koyularak yatılır. Yastıklar yüksek geldiği 
takdirde, bir yastık yatağın altına diğeri yatağın üstüne koyularak 
yatılır.
 Reflü tedavisinde kulanılan ilaçlar, 4 ana başlık 
oluşturur: Proton pompa inhibitörleri, histamin H2 reseptör 
antagonistleri, antiasidler ve aljinik asid. Proton pompa inhibitörleri 
asid sekresyonunun kontrolünde, dolayısıyla reflü tedavisinde en etkili 
ilaç gurubudur. Omeprazol, lansoprazol, pantoprazol sık kullanılan 
proton pompası inhibitörleridir. Bu ilaçlar midede paryetal hücrelerde 
H/K-ATPaz enzimine bağlanır, böylece bazal ve stimüle gastrik asid 
üretiminin son aşamasını bloke eder. Blokaj mekanizması, doğal 
asetilkolin-histamin vasıtasıyla gastrik asid stimülasyon yolundan 
bağımsızdır. Etkileri 24 saat devam eder. Proton pompa inhibitörlerinin 
uzun dönemde, kalsiyum emilimini bozarak osteoporoza ve ayrıca 
gastrointestinal enfeksiyonlara zemin hazırlama gibi riskleri vardır. 
Dolayısıyla hekim kontrolünde kullanılmaları gerekir. Reflünün kontrol 
altına alınması için başlangıç tedavisi tam doz olarak uygulanır, ancak 
yanıt alındıktan sonra tedaviye yeterli olan en düşük doz ve periodlarla
 devam edilir. Reflü tedavisinde kullanılan bir başka ilaç gurubu 
Histamin H2 reseptör antagonistleridir. Histamin H2 reseptör 
antagonistleri simetidin, ranitidin, famotidin gibi ilaçları kapsar. 
Histamin H2 reseptör antagonistleri de reflü tedavisinde, sıklıkla, 
proton pompa inhibitörlerine ilave olarak kullanılır. Geleneksel 
antiasidlerin reflü tedavisinde kullanımları ise çok azalmıştır. Diğer 
taraftan aljinik asid kombinasyonları, bir destek yöntemi olarak 
tedavideki yerini korumaktadır. 
 
 Reflü Tedavisi Sırası ve Sonrası Nasıldır  
 
 Reflü tedavisi sırası ve sonrası, şöyle özetlenebilir: Gastroözefageal ve larengofarengeal reflü 
hastaları, ana nedene yönelik ilaç tedavisi ve yaşam şekli değişikliği 
önlemleri ile hekim gözetiminde birkaç ay yoğun tedaviye alınırlar. 
Genel bir kural olarak larengofarengeal reflü, tipik gastroözefageal 
reflüden daha uzun süre tedavi ve önlem gerektirir. Ayrıca gerekli 
vakalarda hastalığın etkilediği dokulara yönelik ilave tedavi yöntemleri
 uygulanır. Yaşam şekli değişikliği başlangıçta zorlasa da, hastalar, 
dramatik faydalarını gördükçe, bu önlemlerle barışırlar. Önlemlerin 
vücut dinamiği ve sağlığı açısından ilave getirileri ise hastaya bir 
katkı olarak döner; aşırı kilolardan kurtulma, uyku hastalıklarının 
azalması, daha zinde olunması gibi kazançlar sağlanır.
 Reflü tedavisini takipeden süreç, şu şekilde ifade
 edilebilir: Yoğun tedaviyi takiben bulgu ve şikayetleri rahatlayan 
hastalar yalnız hafifletilmiş yaşam değişikliği önlemleri ile 
yaşamlarını idame ettirirken, bulgu ve şikayetleri kısmen gerileyen 
hastalar yaşam değişikliğinin yanısıra hekim kontrolünde düşük düzeyde 
ilaç kullanarak veya şikayetlerin arttığı dönemlerde tam doz ilaç 
kullanarak yaşamlarını devam ettirirler. Hastalar reflünün, cerrahi 
noktasına gelinmediği sürece, dost geçinilmesi gereken bir hastalık 
olduğunu unutmamalıdır.
 Reflü cerrahisi, tedaviye dirençli vakalarda, 
özellikle komplikasyonlara yol açan ileri hiatal herni vakalarında, söz 
konusu olabilir. Fundus plikasyonu ve fundus ligatürü denilen girişimler
 endoskopik, laparoskopik veya açık yöntemlerle bu alanda uzmanlaşmış 
genel cerrahlar tarafından uygulanır. Girişim tipik gastroözefageal 
reflüde oldukça başarılı sonuçlar verirken, larengofarengeal reflüdeki 
sonuçları değişkendir. Girişimin en sık görülen komplikasyonu ise bazı 
hastalarda oluşan gaz retansiyonudur. 
 
  
  
 
 
  
  
  
  
  
  
 Copyright/Main Edition 2012 - Comprehensive Revision 2015 - Limited Revision 2022 - Prof. Dr. TUNCAY ULUĞ
Bu internet sitesi, Prof. Dr. Tuncay Uluğ'un Otobiyografisi 
ve KBB Hastalıkları/Baş Boyun Cerrahisi Branşının Anlatımını beraberce içeren birleşik bir sitesidir. 
              Bu internet sitesinin tüm hakları saklıdır.
              Bu sitede yer alan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır; 
hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmaz, bu konuda herhangi bir 
sorumluluk kabul edilmez.
              Bu site T.C. ve uluslararası fikir hakları kanunları ile 
korunmaktadır. Hastalıklarla ilgili bölümler tamamıyla Prof. Dr. Tuncay 
Uluğ tarafından yazılmıştır ve yine Prof. Dr. Tuncay Uluğ tarafından bir
 kitap olarak yayımlanabilir. Dolayısıyla hastalıkların tanımlandığı 
bölümler başta olmak üzere bu internet sitesinden alıntı yapılamaz.