GIRTLAK TÜMÖRÜ - KANSERİ
GIRTLAK TÜMÖRÜ VE GIRTLAK KANSERİ NEDİR – LARENKS/GIRTLAK NEDİR
GIRTLAK KANSERİ ÖZELLİKLERİ VE YOL AÇAN FAKTÖRLER NELERDİR
LARENJEKTOMİ, KORDEKTOMİ NEDİR – LAZER VE RADYOTERAPİ NEDİR
GIRTLAK AMELİYATI VE RADYOTERAPİSİ SONRASI NASILDIR
Gırtlak kanseri, genelde sigara ve alkol kullanımı
sonucu gelişen, ses kısıklığı ve diğer belirtiler ile ortaya çıkan ve
erken tanı durumunda oldukça iyi sonuçlar alınabilen bir patolojidir.
SÖZLÜK
Gırtlak tümörü: Larenks tümörü, gırtlak dokusunun iyi veya kötü huylu hastalığı
Gırtlak kanseri: Larenks kanseri, gırtlak dokusunun habis, kötü huylu hastalığı
Larenjektomi: Larenks dokusunun kısmen veya tamamen alınması operasyonu
Kordektomi: Ses tellerinin tek veya çift taraflı alınması operasyonu
Larenks: Gırtlak, solunumu sağlayan-koruyan ve sesi meydana getiren organ
Gırtlak Tümörü ve Gırtlak Kanseri Nedir – Larenks/Gırtlak Nedir
Gırtlak organik lezyonları, nontümoral ve tümoral olanlar şeklinde 2 ana gurupta toplanabilir.
Gırtlağın nontümoral organik lezyonları arasında en sık görülenleri; ses
teli nodülü, ses teli polibi, ses teli kisti, ses teli granülasyonu,
Reinke ödemi, ses teli oluğu, ses teli nedbesi, sakkül kisti ve
larengoseldir. Gırtlağın tümoral organik lezyonları ise, kondromlar gibi
selim özellikte veya karsinomlar gibi habis özellikte kitle gelişimi
ile seyreden patolojilerdir.
Gırtlak tümörü, vücut kontrolü dışında çoğalan
selim yani iyi huylu ve habis yani kötü huylu tüm gırtlak patolojilerini
tanımlar. Gırtlağın selim tümörleri seyrek görülür: Bunlar;
kıkırdaklardan köken alan kondromlar, ya da sinirlerden köken alan
schwannomlar ve nörofibromlar gibi patolojilerdir. Gırtlağın habis
tümörleri yani kanserleri ise; karsinomları ve karsinom dışı habis
tümörleri kapsar. Karsinomlar, gırtlak tümörlerinin en büyük kısmını
oluşturur. Karsinom dışı gırtlak habis tümörleri, krikoid kıkırdaktan
gelişen kondrosarkomlar, diğer mezenkimal dokulardan gelişen sarkomlar
ve lenf bezlerinden gelişen lenfomalar gibi patolojilerdir. Bu nadir
görülen karsinom dışı habis tümörler ve yine nadir görülen selim
tümörler; tipleri, genişlikleri ve yayılımları ile bağlantılı şekilde,
cerrahi esas olmak kaydıyla, vaka bazında tedavi edilirler.
Gırtlak kanseri kavramı, aslında tüm habis gırtlak
tümörlerini kapsayan bir kavram olsa da, yaygın kullanımda gırtlak
karsinomlarını ifade etmek için kullanılır. Zira gırtlak kanserlerinin,
tamama yakınını gırtlak karsinomları oluşturur. Karsinom, epitelyal
kökenli habis tümör gurubunu tanımlar. Gırtlak karsinomlarının çok büyük
bölümü, epidermoid yani skuamöz hücreli kanserlerdir. Epidermoid
karsinomların ayrıca; verriköz karsinom, spindle hücreli karsinom,
bazoloid karsinom, adenoskuamöz karsinom gibi varyantları da vardır.
Bunların arasında verriköz karsinom; tomurcuk şeklinde gelişmesi, lenf
bezi yayılımına eğilimi olmaması, radyoterapiye duyarsızlığı, tedavi
yönteminin cerrahi olması gibi kendine has özelliklerle dikkat çeker.
Epidermoid kanserlerin dışında seyrek görülen diğer karsinom gurubu,
gırtlaktaki minör tükrük bezlerinden köken alan ve mukoepidermoid
karsinom, adenoid kistik karsinom gibi tipleri bulunan tükrük bezi
karsinomları dizisidir.
Kanser kavramı, yaygın kullanımda, habis yani kötü
huylu tümörlerin tamamını tanımlamak için kullanılır. Habis tümörler ya
da kanserler, vücudun kontrolünün tamamen dışında sınırsızca çoğalan
hücrelerden oluşur. Kanserler 4 ana başlık altında toplanır:
Karsinomlar, sarkomlar, lösemi-lenfomalar ve diğerleri. Karsinomlar;
cilt ve iç yüzey dokuları gibi epitelyal dokulardan köken alan habis
tümörlerdir. Sarkomlar; kıkırdak, kemik, kas ve bağ dokusu gibi
mezenkimal dokulardan köken alan habis tümörlerdir. Lösemi ve
lenfomalar; hematopoyetik yani kan ilintili dokulardan köken alan habis
tümörlerdir. Diğer kanserler ise; ilk 3 gurubun dışında kalan dokulardan
köken alan beyin tümörleri gibi nadir habis tümörlerdir.
Gırtlak, hekimlerin tanımlamasıyla larenks, boynun
ön bölümünde, yutağa komşu olarak yerleşmiş çok önemli bir organdır.
Gırtlağın hayati görevleri; solunum yolunun parçası olarak solunumu
sağlamak, yutma fonksiyonu sırasında solunum yolunu korumak ve ses
oluşumunu sağlamaktır. Gırtlak; tek epiglot yani kapak kıkırdak, tek
tiroid yani kalkan kıkırdak, tek krikoid yani yüzük kıkırdak, çift
aritenoid yani ibriksi kıkırdak ve ayrıca minik kıkırdak çiftlerinden
oluşan bir yapıdır. Büyük kıkırdaklar yukarıdan aşağı doğru epiglot,
tiroid ve krikoid şeklinde sıralanır. Ses telleri, hekimlerin
tanımlamasıyla vokal kordlar, iki tanedir. Ses telleri, yüzük şeklindeki
krikoid kıkırdağın arka kısmının üzerinde oturan sağ ve sol küçük
aritenoid kıkırdakların çıkıntılarından başlar, karşılıklı olarak öne
doğru gergin bir şekilde uzanır ve açık bir kitap kapağı gibi duran
tiroid kıkırdağın orta bölümünün iç yüzüne birbirlerine bitişik olarak
yapışır. Vokal kordların üzerinde, ventrikül denilen bir aralığı
takiben, bir çift halinde yalancı kordlar yani bantlar bulunur.
Gırtlağın bölümleri; supraglottik, glottik ve
subglottik kısımlardır. Ses telleri veya vokal kordlar gırtlağı;
supraglottik yani kord üstü, glottik yani kord seviyesi ve subglottik
yani kord altı şeklinde 3 bölüme ayırır. Supraglottik bölüm; epiglot
kıkırdak üst kenarından başlar, yalancı ses tellerinin hemen altındaki
ventrikül denilen aralıkta sonlanır. Glottik bölüm; ventrikül hizasından
başlar, kordları kapsar ve ses tellerinin 0.5-1cm aşağısına kadar
uzanır. Subglottik bölüm; bu sınırdan başlar ve krikoid kıkırdak alt
hizasında, yani trakea denilen soluk borusunun başlangıcında, biter.
Gırtlak Kanseri Özellikleri ve Yol Açan Faktörler Nelerdir
Gırtlak kanserine yol açan ana faktörler; birinci sırada sigara, ikinci sırada alkoldür. Bunların dışında
reflünün de gırtlak kanserlerinin oluşumunda rol oynadığından
şüphelenilmektedir. Diğer taraftan yutak tümörlerinde yeri katileşmiş
olan HPV virusunun gırtlak kanseri ile ilişkisi konusundaki araştırmalar
henüz netleşmemiştir. Genetik özellikler ve çevresel faktörler ise,
vücuttaki her tür tümörün oluşumunda olduğu gibi, kansere zemin
hazırlayan olumsuz vücut koşullarını sağlama bağlamında rol oynar.
Sigara, patolojik etkilerini gırtlak mukozasında
direk hasarla gösterir. Gırtlak tıpkı burun, ağız, yutak veya akciğerler
gibi dış etkilere açık bir organdır. Sigara zaman içinde gırtlakta
larenjit, Reinke ödemi gibi lezyonların gelişimine yol açar. Ayrıca
prekanserojen lezyonların ve kanserin oluşumunda rol oynar. Sigara ve
muadilleri, akciğer kanserine benzer şekilde, gırtlak kanserinin en
önemli nedenidir.
Alkol, gırtlak kanserinin oluşumunda sigaradan
sonra ikinci sırada rol oynamaktadır. Sigara ve alkolün beraber
tüketimi, bunların tek tek toplamından daha güçlü bir olumsuz etki
yaratır ve gırtlak kanseri oluşma olasılığını kumulatif şekilde artırır.
Sigaranın kesilmesi ve aşırı alkol kullanımının azaltılması durumunda,
gırtlak kanseri riski yıllar içinde giderek azalır.
Reflü, yani larengofarengeal reflü, reflü
larenjitine yol açar. Yine ses tellerinde granülasyon ve Reinke ödemi
oluşumuna katkıda bulunur. Reflünün ayrıca, kanıtlanmamış da olsa,
gırtlak kanserlerinin oluşumunda rol oynadığından şüphelenilmektedir.
Özellikle gırtlak kanseri tedavisi görmüş hastalarda, tekrarlama
ihtimaline karşı, bir önlem olarak reflünün kontrol altında tutulmasında
fayda vardır.
Gırtlak kanseri belirtileri; disfoni yani ses
bozukluğu/kısıklığı, “potato voice” yani boğuk ses, hemoptizi yani kan
tükürme, halitozis yani ağızda kötü koku oluşması, dispne yani nefes
darlığı, disfaji yani yutma güçlüğü, odinofaji yani ağrılı yutma, otalji
yani kulağa yansıyan ağrı gibi farklı tablolardan oluşur. Ancak
bunların arasında en sık görülen, ses bozukluğu/kısıklığıdır. Genel bir
kural olarak 2 haftadan uzun süren her tür ses kısıklığı, gırtlak
kanserinin mutlaka dışlanmasını gerektirir.
Gırtlak kanserinin özellikleri, bölgeye göre
farklılık gösterir. Supraglottik, glottik ve subglottik 3 bölgenin
kanserleri farklı özelliktedir. Dolayısıyla tedavileri de farklılıklar
içerir.
Supraglottik karsinomlar, patolojinin ses
tellerinden uzak yerleşimi nedeniyle, oldukça geç belirti verir. Klinik
tablo, yukarıdaki belirtilerden birini veya birkaçını kapsar. Bu
tümörlerin tanıları nisbeten ileri evrede konur. Diğer taraftan
supraglottik bölge, lenfatik yollardan zengin bir embriyolojik kökenden
gelişir. Dolayısıyla supraglottik karsinomlar, lenfatik yayılımı kolay
yapar. Özellikle infrahyoid seviyeyi tutan tümörlerin, epiglot kıkırdak
delikciklerinden veya epiglot kökü çevresinden geçerek lenfatikten
zengin preepiglottik loja erişme ve buradan boyuna çift taraflı metastaz
yapma şansı çok yüksektir. Supraglottik karsinomlarda tedavi; larenks
açık-kapalı cerrahisi, radyoterapisi-kemoradyoterapisi veya bunların
kombinasyonlarının yanısıra, genelde boyun disseksiyonu ameliyatlarını
veya boyun radyoterapisini içerir. Sağkalım oranları, tümörün
yaygınlığına göre değişse de, ortalamada makul düzeylerdedir.
Glottik karsinomlar, patolojinin ses tellerinde
yerleşimi nedeniyle, ses kısılması ile erken belirti verir. Bu
yerleşimdeki tümörlerin tanıları, hastalar ihmal etmedikleri takdirde,
erken evrede konur. Ayrıca bu bölge, supraglottik bölgenin aksine,
lenfatik yollardan fakir farklı bir embriyolojik kökenden gelişir.
Dolayısıyla glottik karsinomların lenfatik yayılım olasılığı, yukarıya,
aşağıya veya dışarı ilerlemedikleri müddetçe, çok düşüktür. Erken evre
glottik karsinomlarda tedavi; larenks açık-kapalı cerrahisi veya
radyoterapisi-kemoradyoterapisinden ibarettir. Boyun disseksiyonu veya
boyun radyoterapisi, istisnai durumlar dışında, uygulanmaz. Sağkalım
oranları; erken evrede tanı konulması, anatomik bariyerlerin varlığı ve
lenfatik yayılım düşüklüğü nedenleriyle, çok yüksek düzeylerdedir.
Subglottik karsinomlar, patolojinin ses
tellerinden uzak ve derinde yerleşimi nedeniyle, geç belirti verir.
Bunların tanıları nisbeten ileri evrede; nefes darlığı, kan tükürme veya
geç ortaya çıkan ses kısıklığı gibi belirtilerle konur. Bu bölge
karsinomlarının lenfatik yayılım yapma eğilimi de vardır. Subglottik
karsinomlarda tedavi genelde; açık cerrahi ile larenjektomi total
ameliyatı ve mediasten bölgesini de kapsayan adjuvan radyoterapi
kombinasyonudur. Eşlik eden boyun disseksiyonu ise, tümör tarafındaki
tiroid dokusunu ve orta hat yani 6. bölge lenf bezlerinin çıkarılmasını
da içerir. Sağkalım oranları, geç tanı ve diğer nedenlerle, nisbeten
düşük düzeylerdedir.
Larenjektomi, Kordektomi Nedir – Lazer ve Radyoterapi Nedir
Gırtlak kanseri tedavisi; farklı
seçenekleri içerir. Uluslararası alanda ilk kabul gören yöntem, açık
cerrahi uygulamalar olmuştur. Takiben, açık cerrahinin yanısıra,
radyoterapi ve kemoradyoterapi uygulamaları giderek yaygınlaşmıştır.
Yakın süreçte ise lazer, radyofrekans, diatermi/koterizasyon gibi
aletlerin kullanıldığı mikroskopik, endoskopik ve robotik yöntemli
kapalı cerrahi uygulamalar da devreye girmiştir. Larenks kanserlerinde
açık cerrahi, kapalı cerrahi, radyoterapi-kemoradyoterapi şeklindeki
farklı yöntemlerden ve bunların farklı kombinasyonlarından hangisinin
uygulanacağı, uluslararası kati uzlaşılar ve protokoller olmaksızın,
vaka bazında, hastaların da içinde yer alacağı kararlarla belirlenir.
Lareks/gırtlak açık cerrahisi; kordektomi denilen
sınırlı müdahalelerden, larenjektomi başlığı altında toplanan kapsamlı
müdahalere çok çeşitli teknikleri içerir. Larenjektomi kavramı, gırtlak
dokusunun kısmen veya tamamen alınması girişimlerinin bütününü tanımlar.
Gırtlağın kısmen alınması parsiyel yani kısmi larenjektomi, tamamının
alınması total yani tam larenjektomi olarak adlandılır. Kısmi
larenjektomiler; supraglottik larenjektomi, suprakrikoid larenjektomi,
vertikal larenjektomi, hemilarenjektomi, frontolateral larenjektomi gibi
farklı teknikleri kapsar. Bu tekniklerde genellikle geçici trakeotomi
uygulanır. Trakeotomi, solunum yolu olarak kullanılması için, trakea
denilen soluk borusuna geçici veya kalıcı bir delik açılması ve bunun
boyun cildine ağızlaştırılmasıdır. Parsiyel larenjektomi tekniklerinin
ortak özelliği, gırtlağın temel fonksiyonlarını, yani normal yolla
solunumu, fizyolojik şekilde yutmayı ve doğal ses üretimini korumayı
hedeflemeleridir. Diğer taraftan near total larenjektomi denilen teknik,
trakeotominin kalıcı olduğu, total larenjektomiye yakın bir geçiş
tekniğidir. Total larenjektomide ise, gırtlağın tamamı alındığı için
trakeotomi zaten kalıcıdır. Larenks ameliyatları arasında sık
uygulananların özellikleri şunlardır:
Kordektomi, gırtlak ameliyatlarının çok sınırlı
bir formudur. Açık kordektomide, istisnaları dışında boyun lenf
bezlerine müdahale söz konusu olmadığı için, boyun orta hattına küçük
bir ensizyon yani kesi yapılır. Tiroid kıkırdak orta hattan kitap kapağı
gibi açılır ve ses teli veya telleri ihtiyaç olan genişlikte çıkarılır.
Takiben tüm dokular eski pozisyonuna getirilerek tesbit edilir. Çoğu
zaman geçici trakeotomi de uygulanmaz. Kordektomi ameliyatları
sonrasında, hafif-orta ses kısıklığı dışında, gırtlağın tüm
fonksiyonları kısa sürede normale döner.
Vertikal larenjektomi, gırtlağın bir tarafının
kısmen çıkarıldığı bir tekniktir. Bu teknikte tiroid kıkırdağın ortasına
ve lezyonun olduğu tarafta biraz gerisine dikey kesiler yapılarak, o
taraftaki tiroid kıkırdağın bir kısmı çıkarılır. Takiben ön komissür
denilen ses tellerinin birleşme noktasından başlayan iç kesilerle
tümörlü ses teli, bant ve sınırlı subglottik doku alınır. Kalan dış
perikondrium yani kıkırdak zarı, karşı kıkırdağa veya perikondriuma
dikilir. Geçici trakeotomi açılır. Vertikal larenjektomi ameliyatları
sonrasında, hafif-orta ses kısıklığı dışında, gırtlağın tüm
fonksiyonları kısa sürede normale döner.
Supraglottik larenjektomi, gırtlağın üst kısmının
çıkarıldığı bir tekniktir. Bu teknikte tiroid kıkırdağın orta hizasına
yatay bir kesi yapılarak ses tellerinin hemen üzerinden içeri girilir.
Ventrikül denilen aralıktan yapılan kesi ile yalancı kordlar dahil olmak
üzere gırtlağın üst kısmı kıkırdakları da içerecek şekilde tamamen
çıkarılır. Kalan, kord ve aritenoidleri de içeren gırtlak alt kısmı,
hyoid kemiğe asılır veya direk yutağa ağızlaştırılır. Geçici trakeotomi
açılır. Supraglottik larenjektomi ameliyatları sonrasında, istisnaları
dışında, gırtlağın tüm fonksiyonları kısa sürede normale döner.
Suprakrikoid larenjektomi, gırtlağın üst kısmının
yanısıra orta kısmının çıkarıldığı bir tekniktir. Bu teknikte krikoid
kıkırdağın hemen üstünden kesi yapılır ve böylece ses tellerinin
altından içeri girilir. Kordlar dahil olmak üzere gırtlağın büyük kısmı
çıkarılır. Kalan, krikoid kıkırdak ile bir veya iki aritenoidi içeren
gırtlağın alt kısmı ise, hyoid kemiğe asılır. Geçici trakeotomi açılır.
Suprakrikoid larenjektomi ameliyatları sonrasında, istisnaları dışında,
gırtlağın tüm fonksiyonlarının biraz vakit alsa da, makul bir duruma
gelmesi beklenir.
Near total larenjektomi, kısmi larenjektomi
teknikleri ile total larenjektomi tekniği arasında bir geçiş tekniğidir.
Bu teknikte larenksin tamamına yakın kısmı çıkarılır. Kalan gırtlak
dokuları, yani krikoid kıkırdağın küçük parçası ve onun üzerindeki tek
aritenoid kıkırdak, çevre mukozanın üzerlerine çevrilip dikilmesiyle dar
bir kanal haline getirilir ve yutağa bağlanır. Böylece near total
larenjektomide, istisnaları dışında, yutma ve ses fonksiyonları makul
şekilde devam eder. Solunum ise, kalıcı trakeotomi yoluyla sağlanır.
Total larenjektomi, gırtlak müdahaleleri arasında
nihai tekniktir. Bu teknikte larenksin tamamı çıkarılır. Takiben kalıcı
trakeotomi uygulanır. Yutak dokusu ise kendi üzerine dikilerek
kapatılır. Hastalar solunumlarını yaşam boyu, kalıcı trakeotomi veya
trakeostomi denilen pencereden yapar. Yutma fonksiyonları ise bozulmaz.
Total larenjektomi sonrası ses üretimi; trakeoözefajeal şant,
trakeoözefajeal minik protez, özefaj konuşması veya artikulasyon
sağlayan elektronik cihaz vasıtasıyla sağlanır.
Mikroskopik-endoskopik-robotik rezeksiyon ve lazer-radyofrekans-koter rezeksiyon; alternatif cerrahi yöntem ve alet seçenekleridir. Mikroskopik,
endoskopik ve robotik uygulamalar; kapalı cerrahi yöntemlerdir. Bu
yöntemler; lazer, radyofrekans, diatermi/koterizasyon gibi hem kesip hem
kısmi kanama kontrolü sağlayan teknolojik aletler kullanılarak icra
edilir. Bunların çeşitli kombinasyonları, cerrah tercihi dahilinde,
kullanılır. Mikroskopik, endoskopik ve robotik yöntemler; genel anestezi
altında, cilde herhangi bir kesi uygulamaksızın, ağıza yerleştirilen
çelik retraktörlerin arasından yapılır. Glottik tümörlerde farklı
genişliklerde kordektomi teknikleri, supraglottik tümörlerde ise çeşitli
kısmi larenjektomi modifikasyonları, bu yöntemlerle uygulanabilir.
Genelde trakeotomi açılmaz. Mikroskopik, endoskopik ve robotik yöntemler
ile bunların uygulama araçları olan lazer, radyofrekans, koter
teknolojileri ameliyat sonrası süreci kolaylaştırır, ancak uygun olmayan
vakalarda tatbik edildiğinde tümöre hakimiyet güçlüğü yaratır.
Gırtlak kanserlerinin boyun lenf bezlerine yayılımları ve boyun disseksiyonları, şu özellikleri gösterir: Supraglottik bölgenin tümör klasifikasyonu
küçük kanserleri ile her 3 bölgenin tümör klasifikasyonu büyük
kanserleri; ilk olarak boyun üst ve orta bölge lenf bezlerine yani 2. ve
3. bölgeye, bazen de boyun alt bölge lenf bezlerine yani 4. bölgeye
metastaz yapar. Nadir görülen ve tümör klasifikasyonu büyük aşamada
tanıları konulabilen subglottik kanserler; boyun orta hat lenf bezlerine
yani 6. bölgeye de metastaz yapabilir. Diğer taraftan glottik bölgenin
tümör klasifikasyonu küçük kanserlerinde, ses tellerinin lenfatik
drenajları ihmal edilebilecek düzeyde olduğundan, boyuna metastaz
olasılığı da ihmal edilebilir düzeydedir. Gırtlak kanserlerinde ihtiyaca
göre, tek veya çift taraflı süperselektif, selektif, fonksiyonel,
radikal veya ekstended radikal boyun disseksiyonları uygulanır. Boyun
müdahaleleri terapötik yani tedavi edici veya elektif yani önlem amaçlı
olabilir. Larenks karsinomlarında elektif amaçla en sık uygulanan
teknik; 2-3-4. bölgeleri kapsayan lateral boyun disseksiyonudur. Açık ve
kapalı kordektomi tekniklerinde, elektif boyun disseksiyonu uygulanmaz.
Gırtlak radyoterapisi ve kemoradyoterapisi; gırtlak kanserlerinin tedavisinda farklı uygulamalarla yer bulur.
Radyoterapi tümörlerin x-ışınlarıyla, kemoterapi ilaçlarla,
kemoradyoterapi ise kombine şekilde tedavi edilmesini tanımlar. İleri
evre gırtlak kanserlerinde, cerrahiyle beraber radyoterapiye ihtiyaç
olur. Uygulama en sık adjuvan radyoterapi yani ameliyatı takiben ilk 6
hafta içinde tedavi başlangıcı şeklindedir. Neoadjuvan yani ameliyat
öncesi radyoterapi ise artık pek uygulanmamaktadır. Öte yandan erken
evre gırtlak kanserlerinde definitif radyoterapi, cerrahiye
alternatifdir. İleri evre gırtlak kanserlerinde ise definitif
radyoterapi/kemoradyoterapinin yeri, etkinliği azalmak kaydıyla vardır
ve bu tedavi konzervasyon tedavisi olarak adlandırılır. Ancak
kıkırdakların tümörle aşikar tutulumu, definitif
radyoterapi/kemoradyoterapi için kontrendikasyon oluşturur. Definitif
tedavi uygulamaları, izole radyoterapi şeklinde veya induksiyon denilen
başlangıç kemoterapisini takiben radyoterapi şeklindedir. İnduksiyon
kemoterapisi uygulanan vakalarda anlamlı klinik yanıt olursa radyoterapi
ile, anlamlı klinik yanıt olmazsa cerrahi ile tedaviye devam edilir.
Sayılan tedavi şekilleri en yaygın uygulamalar olmakla beraber,
günümüzde gırtlağın açık cerrahisi, kapalı cerrahisi, radyoterapisi ve
kemoterapisi, çeşitli farklı kombinasyonlarda uygulanabilmektedir.
Gırtlak Ameliyatı ve Radyoterapisi Sonrası Nasıldır
Larenks ve boyun ameliyatları sırası ve sonrası şu özellikleri gösterir: Bu ameliyatları takiben hastaların kliniğini
belirleyen, gırtlak cerahisinin genişliğidir. Zira boyun disseksiyonu
girişimlerinin ameliyat sonrası süreçleri çok zahmetli değildir.
Vakalar, ameliyatı takip eden gün hareketlendirilir, sargı ve drenler
birkaç gün sonra çıkarılır, dikişler 7-8 gün sonra alınır. Ameliyat
sonrasında solunum; trakeotomisiz normal yolla, geçici trakeotomi ile
veya kalıcı trakeotomi ile sağlanır. Geçici trakeotomili vakalarda,
trakeotomi delikleri, birkaç gün ila birkaç hafta arasında değişen
süreleri takiben kapatılır. İstisnai olarak, süre uzayabilir ya da ilave
girişimlere ihtiyaç olabilir. Kalıcı trakeotomili vakalar ise, bu
deliği yaşam boyu muhafaza eder. Yutma fonksiyonu, gırtlağı tamamen
alınan vakalarda kolayca sağlanır. Ancak bu hastalarda ameliyatı takip
eden hafta içinde fistül, yani yutağın dikilen bölümünün kısmen
açılmasıyla gıda ve sıvıların cilt altına ya da dışına kaçma olasılığı
vardır. Fistül; baskılı sargı, açık takip veya sınırlı cerrahi müdahale
yöntemleri ile tedavi edilir. Diğer taraftan gırtlağı kısmen alınmış
vakalarda, aspirasyon yani gıda ve sıvıların akciğerlere kaçma problemi
yüzünden, yutma fonksiyonunun sağlanması nisbeten uzun sürebilir. Ses
fonksiyonunun durumu ise, gırtlağa yapılan cerrahi müdahalenin
genişliğine göre değişir.
Alternatif cerrahi seçenekler sonrası, yani
mikroskopik-endoskopik-robotik rezeksiyon yöntemleri ve
lazer-radyofrekans-koter rezeksiyon sistemleri ile yapılan girişimler
sonrası klinik durum, yapılan girişimin genişliğine göre değişir. Bu
girişimler genelde trakeotomisiz yapılır. Ameliyat sonrası problemler
açık cerrahiden daha azdır. Ancak bu vakalarda açık yaralar, sekonder
iyileşme denilen dokunun kendini tamir sürecine bırakıldığından, gırtlak
içinin nihai yara iyileşmesi daha uzun sürer.
Larenks radyoterapisi sırası ve sonrası şu
özellikleri gösterir: Radyoterapi, seanslar halinde uygulanan tedavi
kürlerinden oluşur. Radyoterapinin yan etkilerinin şiddeti; uygulanan
ışınlamanın tipi, miktarı ve süresi ile orantılıdır. Bu tedavi yöntemi
hücre çoğalmasını baskılayarak etki gösterdiğinden, yan etki olarak
ciltte, mukozada ve gırtlakta geçici veya kalıcı değişiklikler oluşur.
Gırtlak radyoterapisinde, geçici veya kalıcı ses kısıklığı ya da nefes
alma güçlüğü gibi yan etkilerin oluşması olasılığı vardır. Mukozit, yani
iç cilt iltihabi reaksiyonları ve buna bağlı ağızda-boğazda kuruma ise,
radyoterapinin kaçınılmaz bir sonucudur. Radyoterapiye yanıt vermeyen
veya tekrarlayan gırtlak kanserlerinde, salvaj larenjektomi denilen
cerrahi kurtarıcı görev üstlenir. Fakat çoğu zaman hastaların
gırtlaklarının tamamının alınması gerekir.
Larenks ameliyatını ve radyoterapisini takipeden süreç, şu şekilde ifade edilebilir: Larenks kanserlerinin tamamen ortadan
kalkması veya tekrarı, yapılan tedaviler kadar, tümörün kaynaklandığı
gırtlak bölgesi, tümörün büyüklüğü, tümörün yayılması, tümörün habaset
derecesi gibi faktörler ile bağlantılıdır. Tüm habis tümör vakalarında
olduğu gibi, gırtlak kanseri tedavisi görmüş hastalar, yaklaşık 10 yıl
süresince klinik ve ihtiyaç halinde görüntüleme ve laboratuar yöntemleri
ile takip altında tutulur. Larenks açık ve kapalı ameliyatları ile
larenks radyoterapisi ve kemoradyoterapisi, kazanç-risk-kayıp kavramları
açısından bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ihtiyaç oluşması
durumunda, olası çeşitli yan etkilere karşın hayat kurtarıcı,
vazgeçilemiyecek önemde girişimlerdir.
Copyright/Main Edition 2012 - Comprehensive Revision 2015 - Limited Revision 2022 - Prof. Dr. TUNCAY ULUĞ
Bu internet sitesi, Prof. Dr. Tuncay Uluğ'un Otobiyografisi
ve KBB Hastalıkları/Baş Boyun Cerrahisi Branşının Anlatımını beraberce içeren birleşik bir sitesidir.
Bu internet sitesinin tüm hakları saklıdır.
Bu sitede yer alan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır;
hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmaz, bu konuda herhangi bir
sorumluluk kabul edilmez.
Bu site T.C. ve uluslararası fikir hakları kanunları ile
korunmaktadır. Hastalıklarla ilgili bölümler tamamıyla Prof. Dr. Tuncay
Uluğ tarafından yazılmıştır ve yine Prof. Dr. Tuncay Uluğ tarafından bir
kitap olarak yayımlanabilir. Dolayısıyla hastalıkların tanımlandığı
bölümler başta olmak üzere bu internet sitesinden alıntı yapılamaz.