KULAK KİREÇLENMESİ
KULAK KİREÇLENMESİ NEDİR - OTOSKLEROZ NEDİR - TİMPANOSKLEROZ NEDİR
OTOSKLEROZ FORMLARI NELERDİR - OTOSKLEROZ BELİRTİLERİ NELERDİR
OTOSKLEROZ AMELİYATI NEDİR - STAPEDOTOMİ VE STAPEDEKTOMİ NEDİR
OTOSKLEROZ AMELİYATI SIRASI VE SONRASI NASILDIR
Kulak kireçlenmesi denilen otoskleroz; hastanın
iletişimini, dolayısıyla sosyal ilişkilerini bozabilen, ancak bir
mikroprotez takılmasıyla yaşam kalitesinin dramatik şekilde
düzeltilebildiği bir hastalıktır.
SÖZLÜK
Otoskleroz: Kulak yapısal kireçlenmesi, iç kulağın üzengi kemikçikle bileşkesinin kireçlenmesi
Timpanoskleroz: Kulak reaksiyonel kireçlenmesi, zar kemikçikler ve mukoza kireçlenmesi
Otospongioz: Otoskleroz hastalığının süngersi kemik oluşumu ile karakterize başlangıç aşaması
Stapedotomi: Örs veya çekiç kemikçik ile delinmiş üzengi tabanı arasına protez takılması
Stapedektomi: Örs veya çekiç kemikçik ile çıkarılmış üzengi tabanı arasına protez takılması
Kulak Kireçlenmesi Nedir - Otoskleroz Nedir - Timpanoskleroz Nedir
Kulak kireçlenmesi, orta kulakta
ve iç kulakta oluşan kireçlenmeleri genel olarak ifade eden bir
tanımlamadır. Kulak kireçlenmesi kavramı birbiri ile bağlantısı olmayan
iki ayrı hastalığı anlatmak için kullanılır: Otoskleroz ve
timpanoskleroz. Bu iki hastalık birbiri ile karıştırılmamalıdır.
Otoskleroz ve timpanoskleroz; oluşum nedenleri, yerleşim bölgeleri ve
patolojileri birbirinden tamamen farklı tablolardır. Otoskleroz, yapısal
kireçlenme hastalığıdır. Otosklerozda tutulan otik kapsüldür, yani iç
kulağın kendi kemiğidir. Bu hastalıkta kireçlenme noktasaldır. Patoloji,
kemik yıkımı ve tekrar yapımı ile karakterizedir. Tablo kısaca, kalıtım
başta olmak üzere çeşitli faktörlerin etkisi veya tetiklemesiyle, iç
kulak kemiğinin üzengi kemikçiğe komşu kısımlarının kireçlenmesi ve
takiben üzengi kemikçiğin iç kulak kemiğine sabitlenmesi olarak
özetlenebilir. Timpanoskleroz ise, reaksiyonel kireçlenme hastalığıdır.
Timpanosklerozda tutulan orta kulağın submukozal, yani iç cild altı,
alanlarıdır. Bu hastalıkta kireçlenme yaygındır. Patoloji, hiyalin
birikmesi ve takiben kalsifikasyon gelişmesi ile karakterizedir. Tablo
kısaca, orta kulak iltihaplarının veya tüp takma gibi cerahi
girişimlerin tetiklemesiyle kulak zarında, her 3 kemikçik çevresinde ve
orta kulağın diğer submukozal alanlarında kireç birikmesi olarak
özetlenebilir.
Otoskleroz gelişiminde iki aşama; otospongioz ve otoskleroz süreçleridir. Bu iki süreç yıllar alır ve birbirini takiben gelişir.
İlk aşama otospongioz sürecidir. Bu, osteoklastik aktivitenin baskın
olduğu, bir başka ifadeyle kemik yıkımının gerçekleştiği ve neticede
spongioz, yani süngersi kemik odakların oluştuğu bir süreçtir. Bu sırada
bölgesel metabolizma ve dolayısıyla kanlanma artar. Koklea bazal
bölgesindeki ve stapez tabanı etrafındaki kanlanma artışı, Schwartze
işareti denilen ve saydam zardan farkedilen iç kulak kemiği kızarıklığı
bulgusunu oluşturur. Otospongioz sırasında bilgisayarlı tomografide,
kemik erimesi alanları saptanır. İkinci aşama otosklerozun olgunlaşma
sürecidir. Bu süreçte osteoblastik aktivite baskın olur, bir başka
ifadeyle kemik yapımı artar ve neticede yoğun sklerotik, yani katı kemik
odakları oluşur. Metabolizma ve kanlanma yavaşlar, Schwartze işareti
kaybolur. Otoskleroz olgunlaşması sırasında bilgisayarlı tomografide,
odakların görünüm ve yoğunluğunun normal kemikten ayırımı zorlaşır,
ancak anatomik yapılar dışına taşan kemikleşme odakları gelişimi
saptanması patolojik ipucu oluşturabilir.
Otoskleroz oluşumunda rol oynayan faktörler; kalıtım, kızamık virusu ve hormonlardır. Kalıtımın otosklerozdaki rolü
katidir. Ailede otoskleroz varlığı, otoskleroz oluşum ihtimalini
artırır. Genetik geçiş, dominant ancak inkomple özelliktedir. Kızamık
virusunun otosklerozdaki rolü katileşmemiştir. Kızamık virusuna ait
partiküller otoskleroz odaklarında saptanmaktadır. Ancak kızamığın
otosklerozu tetikleyip tetiklemediği netleşmemiştir. Hormonların
etkileri ise özellikle hamilelik sırasında çok belirginleşmekte ve bu
süreçte otoskleroz progresyon göstermektedir.
Otoskleroz sıklığı ile yaş-cinsiyet ilişkisi, şu
şekilde özetlenebilir: Subklinik, yani sessiz otoskleroz her 10 kişiden
1’inde söz konusu olabilir, ancak belirti-bulgu veren klinik otoskleroz
yalnız her 100 kişiden 1’inde oluşur. Otoskleroz gelişimi zamana ihtiyaç
gösterir. Zira spongioz ve ardından gelişen skleroz süreçleri yıllara
yayılır. İstisnaları dışında stapezin, yani üzengi kemikçiğinin,
önündeki otik kapsül bölgesinde başlayan fokal skleroz odağı, stapez
tabanı ön kenarına uzanıp stapezin hareketini azalttığında, iletim tipi
işitme kaybı gelişmeye başlar. Genellikle kayıp 20 dB civarına
vardığında, hasta durumun farkına varır. Tanı, birkaç yıl öncesi ve
birkaç yıl sonrası da dahil olmak üzere, 20-40 yaş arasında konulur.
Otoskleroz kadınlarda erkeklerin 2 misli sıklıkta görülür. Özellikle
hamilelik sırasında östrojen-progesteron hormonlarının miktar ve oran
değişiklikleri patolojik değişiklikleri hızlandırır; klinik belirti
vermeyen otoskleroz belirti vermeye başlar veya klinik belirti veren
otoskleroz daha ileri bir şekle döner.
Kulağın işitme ilintili anatomisi, şu şekilde
özetlenebilir: Dış kulak; kulak kepçesi ile başlar ve giderek daralarak
dış tarafta kıkırdak iç tarafta kemik kısımlardan oluşan dış kulak
kanalı ile, kulak zarında sonlanır. Orta kulak, timpanik membran denilen
kulak zarı ile başlar ve sırasıyla malleus yani çekiç kemikçik, inkus
yani örs kemikçik ve nihayet stapez yani üzengi kemikçikten oluşan
kemikçik zincir vasıtasıyla iç kulak bileşkesinde sonlanır. Üzengi
kemikçiğin tabanı, iç kulağın dışyan duvarındaki oval pencereye oturur
ve anular ligaman denilen bağ vasıtasıyla iç kulak kemiğine tutunur.
Hekimlerin otik kapsül veya labirent olarak adlandırdıkları iç kulak;
oval ve yuvarlak pencereler vasıtasıyla orta kulakla irtibat halindedir.
İç kulak önde koklea yani salyangoz, ortada vestibül yani mağara,
arkada üç semisirküler kanal, yani yarımdaire kanalları yapılarından
oluşur. Salyangoz işitmede görev alırken, vestibül ve yarımdaire
kanalları denge işlevinde görev yapar. İç kulağın son kısmı ise,
salyangoz iç tarafından başlayan işitme siniri ve denge organı iç
tarafından başlayan üst ve alt denge sinirlerini içerir. Bu üç sinir,
içkulak kanalı olarak adlandırılan beyin sapına komşu bölgede tedricen
birleşir, vestibulokoklear sinir denilen tek bir anatomik yapı haline
gelir ve beyin sapında beyin dokusu ile bütünleşir.
Kulağın işitme fonksiyonu, şu şekilde
özetlenebilir: Kulak kepçesi sesi toplar ve dış kulak yoluna iletir. Bu
ileti, kulak zarını titreştirir. Zarın titreşimi ise sırasıyla, zara
yapışık çekiç kemikçiği, onunla eklemleşen örs kemikçiği ve nihayet
zincirin son kemikçiği üzengiyi titreştirir. Üzengi tabanının titreşimi
iç kulak sıvılarını harekete geçirir. İç kulak sıvılarının hareketi ise
iç kulak membranlarını titreştirir. Bu titreşimler membranlar üzerinde
yerleşmiş iç kulağın iç tüylü hücrelerinde kimyasal-elektriksel aktivite
oluşturur ve işitme sinirine uyarı gider. İşitme siniri bu uyarıları,
yine kimyasal-elektriksel aktivite oluşturarak beyin sapına iletir.
Nihayet beyindeki diğer sinir dokuları görevi üstlenir ve iletiyi
kimyasal-elektriksel yolla beyindeki işitme merkezine kadar ulaştırır.
Böylece beynin üst merkezlerinde işitme algısı oluşur.
Otoskleroz Formları Nelerdir - Otoskleroz Belirtileri Nelerdir
Otoskleroz başlangıç noktası, vücudun başka bölgelerinde görülmeyen bu hastalığın, kendine has
özelliklerini belirleyen en önemli kavramdır. Zira lezyon, otik kapsülün
stapeze komşuluğu olmayan bir başka bölgesinden başlasaydı, iç kulağın
istisnai tutulumları dışında, belirti-bulgu vermeyecek ve önemli bir
hastalık tablosu oluşturamıyacaktı. Otosklerozda lezyonun başlangıç
noktası, istisnaları dışında, otik kapsülün, yani iç kulak kemiğinin,
fissula ante fenestra olarak adlandırılan kısmıdır. Fissula ante
fenestra, pencere önü yarığı anlamına gelir ve stapez tabanının oturduğu
oval pencerenin hemen önündeki otik kapsül bölgesini tanımlar.
Otoskleroz, fissula ante fenestra bölgesinde başlar ve buraya komşu
değişik bölgeleri tutarak farklı otoskleroz formları oluşturur.
Otoskleroz formları, lezyon yerleşimi ve klinik
seyri birbirinden farklı 4 tablodan oluşur: Subklinik otoskleroz, klasik
klinik otoskleroz, obliteratif otoskleroz ve koklear otoskleroz.
Birinci formda, yani subklinik veya histolojik otosklerozda, lezyon
stapeze komşu otik kapsül ön bölgesinde fissula ante fenestrada
sınırlıdır. Bu durumda stapez tutulmadığı için işitme kaybı ve benzeri
belirti-bulgu oluşmaz. Otosklerozun bu formu, klinik formların 10 katı
sıklıkta oluşur, ancak herhangi bir nedenle yapılan radyolojik
taramalarda tesadüfen saptanmadığı sürece tanısı konulmaz. Subklinik
otosklerozda tesadüfi olarak tanı konulsa bile, herhangi bir tedavi
uygulanmaz. İkinci formda, yani klasik klinik otosklerozda, lezyon otik
kapsülün ön bölgesindeki fissula ante fenestradan geriye, stapez
tabanının ön tarafına doğru uzanır. Bazı vakalarda ise daha da
ilerleyerek tüm tabanı çevreler. Böylece stapez tabanı iç kulak
kemiğine, lezyonun genişliğine göre yalnız ön tarafta veya çepeçevre
sabitlenir. Bu durumda iletim tipi işitme kaybı ve akustik refleks
arkında bozulma oluşur. Bu form, en sık görülen klinik formdur. Klasik
klinik otosklerozda stapedotomi-stapedektomi ameliyatları uygulanır.
Üçüncü formda, yani obliteratif otosklerozda, lezyon otik kapsülün
dışyan tarafında agressif şekilde gelişerek tabanın her tarafını kaplar
ve taban otokleroz plaklarının altında gizlenir. Bu durumda iletim tipi
işitme kaybı ve akustik refleks arkında bozulma maksimum düzeye ulaşır.
Bu tıkayıcı form ara ara karşılaşılan bir formdur. Obliteratif
otosklerozda, tabanı kaplayan obliteratif odağın oyularak alınması ve
vestibülün mavi reflesinin görülmesini takiben tabana geniş delik
açılması şeklinde modifiye stapedotomi girişimi uygulanır. Dördüncü
formda, yani koklear otosklerozda, lezyon otik kapsül içyan tarafına
doğru gelişip iç kulak boşluğunda spiral ligamanı tutar. Bu durumda iç
kulak tipi ciddi işitme kaybı oluşur. Tabloya, yine ciddi çınlama ve baş
dönmesi-dengesizlik belirtileri eşlik edebilir. Bu form nadir görülür.
Koklear otoskleroz formu, istisnalar dışında, kokleada izole olarak
oluşmaz, stapez tutulumu ile beraber seyreder, dolayısıyla işitme kaybı
da mikst tipte olur. Diğer taraftan mikst tip kayıplı otoskleroz
vakalarının önemli bölümünde koklear otoskleroz belirlenemez; iç kulak
tipi işitme kaybı komponenti, hastalığın toksik mekanizmayla iç kulağı
etkilemesi sonucu oluşur. Koklear otoskleroz vakalarında, ilave anlamlı
iletim tipi işitme kaybı saptanması durumunda, yalnız iletim
komponentini düzeltmek için stapedotomi ve vestibulotomi gibi girişimler
uygulanabilir. İki taraflı çok ileri koklear otoskleroz vakalarında ise
modifiye tekniklerle koklear implantasyon uygulanması gerekebilir.
Otoskleroz belirti-bulguları, hastalığa has
özellikler taşır. Otoskleroz, üzengi kemikçiğini iç kulağın oval pencere
denilen bölümüne sabitler; dolayısıyla işitme oluşumunda çok önemli
olan ve zardan başlayıp iç kulakta sonlanan kemikçik zincir hareketi iç
kulağa iletilemez. Otosklerozun asli belirtisi, geçmişinde bir kulak
hastalığı hikayesi olmayan hastada, genç yetişkinlik döneminde tedricen
oluşan tek veya çift taraflı işitme kaybıdır. Ağrı, kulak akıntısı, baş
dönmesi gibi başka kulak hastalıklarına eşlik edebilen belirti-bulgular
yoktur. Ancak hastaların önemli bir bölümünde çınlama vardır,
bazılarında ise hafif bir dengesizlik olabilir. Otoskleroz, tek taraflı
olduğu zaman ortam işitmesinde sınırlı kayba neden olur, ancak yön
tayininde ve az işiten taraftan gelen sesleri algılamada sıkıntı
yaratır. Çift taraflı olduğu zaman ise ortam işitmesinde ve iletişimde
önemli zaafiyet yaratır. Bu hastalarda, hekimlerin Willis parakuzi
belirtisi olarak adlandırdıkları, gürültülü ortamda nisbeten iyi duyma
söz konusu olabilir. Yıllar içinde iletim tipi işitme kaybı
ilerleyebilir, ayrıca toksik etkiyle özellikle tiz frekansları tutan iç
kulak tipi işitme kaybı gelişebilir.
Otosklerozda işitme testleri, tanıyı koyduran asli
yöntemdir. Hastanın saf sesleri algılamasını değerlendiren odyogramda,
başlangıçta tabanın kısmi sabitlenmesiyle bas frekansları, daha sonra
tam sabitlenmesiyle tüm frekansları tutan iletim tipi işitme kaybı
saptanır. Ayrıca kemikçik zincir hareketinin azalması neticesinde, kemik
yolu ile verilen sesin kemikçikler üzerinden iç kulağa iletilen kısmı
bozulabilir ve kemik tipi hafif işitme kaybı da saptanabilir. Anlatılan
mekanizmayla 2000 Hz civarında oluşan ve Carhardt çentiği denilen kemik
tipi kayıp çok tipiktir. Bu yalancı iç kulak tipi işitme kayıpları
genelde, ameliyatı takiben düzelir. Gerçek iç kulak tipi işitme
kayıpları ise özellikle tiz frekansları tutar ve bu ilave kayıp, durumu
mikst tip işitme kaybı haline getirir. Gerçek iç kulak tipi kayıplar
sıklıkla koklear toksik etkilenmeye, kimi zamansa koklear otoskleroza
bağlıdır. Zarın hareket kabiliyetini ölçen timpanogramda, Tip A denilen
zar hareketinin normal olması veya Tip As denilen zar hareketinin
azalması bulgusu oluşur. Yüksek ses verilmesiyle stapez kasının
kasılması böylece iç kulağı koruması şeklindeki refleks arkının
çalışmasını değerlendiren akustik refleks testinde, başlangıçta arkın
dönüşünde daha sonra arkın gidişinde patoloji görülür. Bu hassas testte
en önce refleks kayıtlarında şekilsel bozulmalar saptanır, takiben
refleks eşikleri yükselir, nihayet hiç yanıt alınamaz. Akustik refleks
testinde dikkatli değerlendirmede patolojik bulgular saptanması,
otosklerozda işitme kaybından da önce oluşan ilk bulgudur. Demir bir
çubuğun titreştirilmesiyle oluşan sesin, kulaktan ve kafatasından
algılanmasını kıyaslayan Rinne testi ise, bu hastalıkta negatif olur.
Yani normal dış kulak-zar-kemikçik zincir-iç kulak iletisi kötüleştiği
için sesin kulak üzerinden iletisi, sesin kafatası üzerinden kemik-iç
kulak şeklindeki direk iletisinden, patolojik şekilde daha kısa süre
algılanabilir. Ancak Rinne testinin negatif olması için, testin
yapıldığı frekansta 20 dB iletim tipi kayba ihtiyaç vardır.
Otosklerozda sodyum florid ve bifosfonatların kullanımı, tartışmalı bir konudur. Osteoporoz tedavisinin önemli silahı olan
bifosfonatlar, osteoklastik aktiviteyi yani kemik yıkımını azaltır.
Sodyum florid ise özellikle, osteoblastik aktiviteyi yani kemik yapımını
artırır. Bu ilaçların klasik klinik otosklerozda kullanımı yaygın
değildir. Bazı özel durumlarda, yani ergenlik döneminde otoskleroz
başlangıç aşamasındaki otosklerozu olgunlaştırmak için, herhangi bir
yaşta otoskleroz hızlı gelişiminde bunu yavaşlatmak için ve iç kulak
tipi işitme kayıplarında koklear otosklerozu yavaşlatmak ya da kokleaya
toksik enzimlerin salınımını azaltmak için, özellikle sodyum florid,
birkaç yıl süreyle kullanılabilir. Bu tedavilerin otoskleroz hastalığını
ve ona bağlı işitme kayıplarını ortadan kaldırmıyacağı unutulmamalıdır,
amaç yalnız hastalığı sınırlamaya çalışmaktır. Etki tartışmalı, tedavi
uzun süreli, yan etkiler olası olduğu için ancak hasta-aile ve hekimin
ortak kararıyla sözü edilen durumlarda bu zahmetli tedavi uygulanabilir.
Çocuklarda otoskleroz, nadir de olsa görülen bir
hastalıktır. Juvenil otoskleroz olarak adlandırılır. Hastalık bulgu,
tanı ve tedavisi yetişkinlerden çok farklı değildir. Önemli konular
şunlardır: Juvenil otoskleroz, doğumsal dış-orta-iç kulak anomalileri ve
doğumsal kemikçik zincir fiksasyonlarıyla karışabilir. Ayrıca juvenil
otoskleroza eşlik eden doğumsal ilave minör anomalilerle daha sık
karşılaşılır. Çocuk otosklerozunda, efüzyonlu otit-rekürran otit bulgusu
veya anamnezi olmamak kaydıyla, yetişkinlere yakın başarı oranları ile
stapedotomi-stapedektomi uygulanabilir. Ya da cerrahi, hasta-aile ve
hekimin ortak kararıyla, daha ileri yaşlara sarkıtılabilir.
Timpanoskleroz, enfeksiyon-iltihap-cerrahi travma
gibi uyaranların tetiklemesiyle zarın ve orta kulağın submukozal
katmanlarında hiyalin birikimi ve takiben kalsifikasyon gelişimidir.
Timpanosklerozda, zar sağlam veya perfore olabilir. Bu reaksiyonel
kireçlenmeler çoğunlukla yalnız miringoskleroz, yani izole zar
kireçlenmesi şeklinde gelişir. Miringosklerozda işitme kaybı oluşmaz.
Halbuki kireçlenmeler yaygın timpanoskleroz şeklinde seyredip kemikçik
zinciri tuttuğunda, kemikçikler hareketini yitirir, iletim tipi anlamlı
işitme kaybı oluşur. Kemikçik zincir tutulumu olan timpanoskleroz,
cerrahi tedavi gerektirir. Hafif genel tutulumlarda timpanoskleroz
plaklarının uzaklaştırılması ile kemikçik zincir hareketlendirilmesi,
malleus başı-inkus tutulumunda inkus interpozisyonu gibi teknikler
uygulanır. Ancak lezyon sıklıkla malleus-inkus-stapez kemikçiklerini,
stapezin tabanı da dahil olmak üzere, beraberce tutar. Bu durum iç
kulağa müdahale gerektirdiğinden, zar perforasyonu varsa ilk aşaması zar
tamirini içermek üzere mutlaka iki aşamalı cerrahi, zar perforasyonu
yoksa duruma göre tek veya iki aşamalı cerrahi uygulanır. Bu vakalarda
timpanoskleroz plakları temizlenir, malleus ve inkus kemikçikleri, ya da
asgarisinde malleus sapı, hareketli hale getirilir. Takiben stapedotomi
veya stapedektomi yapılır, yani stapez kemikçiğinin üst kısmı
çıkarılır, tabanına minik bir delik açılır veya taban tamamen çıkarılır,
nihayet inkusdan veya malleusdan taban hizasındaki boşluğa yani iç
kulağın vestibulumuna uzanan bir piston-protez yerleştirilir.
Otoskleroz Ameliyatı Nedir - Stapedotomi ve Stapedektomi Nedir
Otosklerozda operasyon endikasyonu, 2 ana başlık altında toplanabilir. Birinci endikasyon başlığı; sık
görülen rutin hasta gurubudur. Esas olarak klasik klinik otoskleroz,
bazense obliteratif otoskleroz vakalarını içeren bu hasta gurubunda,
hastanın diğer kulağında iç kulak tipi ciddi bir işitme kaybı olmadığı
sürece, anlamlı iletim tipi kaybı olan her vakaya operasyon
uygulanabilir. Stapedotomi-stapedektomi, işitme seviyesini aynı tarafın
iç kulağının seviyesine getirir. Çift taraflı otoskleroz vakalarında,
yaklaşık 6 ay sonra ikinci tarafa da ameliyat yapılabilir. İkinci
endikasyon başlığı; nadir görülen iki taraflı çok ileri işitme kayıplı
hasta gurubudur. Bu hastalarda otoskleroza bağlı olduğu kati, ancak
odyolojik testlerle ölçülemeyen, çift taraflı çok ileri işitme kaybı
mevcuttur. Otoskleroza eşlik eden koklear toksik etki veya koklear
otoskleroz vakalarını içeren bu hastalarda, aslında mikst tip işitme
kaybı mevcuttur. Yani kaybın tamamı koklear tipte değildir. Bu vakalarda
koklear kayıp olsa da hala bir koklear rezerv vardır, ancak iç kulağın
durumunu gösteren kemik yolu testinin teknik problemleri yüzünden bu
rezerv saptanamamaktadır. Bunlara uygulanan stapedotomi-stapedektomi
veya vestibülotomi, iletim tipi kaybı ortadan kaldırır, böylece kalan
izole iç kulak tipi işitme kaybı ileri düzeyde de olsa, işitme
cihazından faydalanacak seviyeye gelebilir. Bu ameliyatla yeterli fayda
sağlanamayan hastalarda ise, koklear implant seçeneği gündeme gelir.
Otoskleroz ameliyatı tanımlaması, hekimler
tarafından stapedotomi ve stapedektomi diye adlandırılan girişimleri
kapsar. Bu tekniklerin ayrıntılarında farklar olsa da ana özellikleri
ortaktır: Zardan çekiç ve örs kemikçiklerine kadar gelip üzengi
kemikçikden ileri gidemeyen hareket, araya konulan bir mikroprotez
sayesinde içkulak sıvılarına iletilir. Protez, otoskleroz vakalarında,
örs kemikçiğe tutturulur. Ancak istisnai patolojilerde çekiç kemikçiğe
tutturulup örs kemikçiğin devre dışı bırakılması da mümkündür.
Stapedotomi veya stapedektomi teknikleri vaka bazında kararlarla
uygulanır. Her iki teknik soğuk bıçak yöntemleri ile uygulanır.
Ameliyatın genelinde değil ama bazı aşamalarında lazer de
kullanılabilir. Ancak bunlar ameliyatın sonucu üzerinde etkisi olmayan,
cerrahın tercihi ile alakalı yöntem faklılıklarıdır.
Stapedotomi tekniği, şu cerrahi aşamalardan
oluşur: Mikroskop görüşü altında hassas çalışmayla, kireçlenerek
sabitlenmiş üzengi kemikçiğinin üst bölümü çıkarılır. Aynı kemikçiğin iç
kulağa birleşik taban kısmına ise küçük bir delik açılır. Takiben bir
mikroprotez örs kemikçiği ile tabandaki delik arasına yerleştirilir.
Yerleştirilen piston-protez, iletiyi örs kemikçikten iç kulağın
vestibülüne taşıma görevini üstlenir.
Stapedektomi tekniği, şu cerrahi aşamalardan
oluşur: Mikroskop görüşü altında hassas çalışmayla, kireçlenerek
sabitlenmiş üzengi kemikciğinin üst bölümü stapedotomideki gibi
çıkarılır. Ancak stapedektomide, üzengi tabanına delik açmak yerine
taban tamamen çıkarılır. Taban, ven-perikondriyum-fasya gibi hastadan
alınan minik bir dokuyla kaplanır. Takiben bir mikroprotez örs kemikciği
ile tabandaki doku arasına yerleştirilir. Alternatif olarak önce
mikroprotez yerleştirilip ardından protezin etrafı yumuşak doku
parçacıkları ile kapatılabilir. Yerleştirilen piston-protez, iletiyi örs
kemikçikten iç kulağın vestibülüne taşıma görevini üstlenir.
Otoskleroz Ameliyatı Sırası ve Sonrası Nasıldır
Otoskleroz ameliyatı sırası ve sonrası şu özellikleri gösterir: Stapedotomi-stapedektomi ameliyatını takiben
hastalar, sıklıkla bir gece hastanede kalırlar. Genelde ameliyat gecesi
önemli bir rahatsızlıkları olmaz. Ancak bazı hastalarda birkaç gün hafif
baş dönmesi-dengesizlik olabilir. Bir hafta sonra az sayıdaki ameliyat
dikişleri alınır ve birkaç hafta boyunca ayaktan pansumanlar yapılır.
İlk iki hafta boyunca uçağa binilmemesi, dağlık yüksek yerlere
çıkılmaması, burnun sümkürülmemesi, ağız kapalı aksırılmaması, yani
kulakta basınç değişikliklerine yol açılmaması önemlidir. Kulak içi doku
iyileşmelerinin tamamlanmasıyla pansumanlar sonlanır. Ancak hastaların,
dönem dönem takip edilmeleri gerekebilir.
Otoskleroz ameliyatını takip eden süreç, şu
şekilde özetlenebilir: Hastaların kemikçik zincir hareketsizliğine bağlı
iletim tipi işitme kayıpları düzelir ve işitme eşikleri, istisnai
durumlar dışında, normal veya normale yakın seviyelere gelir. Kemikçik
zincir sabitlenmesi nedeniyle oluşan kemik tipi hafif işitme kayıpları
da ameliyatı takiben düzelebilir. Gerçek iç kulak tipi işitme kaybı
komponenti varsa, bu komponent düzelmez ve işitme kazancı iletim tipi
düzelmeyle sınırlı kalır. Otoskleroz ameliyatlarında işitme kazancı,
girişimi takiben hemen başlar. Ancak dış kulak yoluna yerleştirilen
pansuman malzemeleri bunun farkedilmesini engelleyebilir. İşitme kazancı
birkaç hafta içinde, doku iyileşmelerinin tamamlanmasıyla,
belirginleşir. Üç ay sonraki işitme eşikleri ise operasyon sonrası nihai
durum olarak kabul edilir. Diğer taraftan ameliyat öncesinde sıklıkla
var olan kulak çınlamalarının bir bölümü ameliyatı takiben tamamen
ortadan kalkar. Ancak bu iyileşmenin hangi vakalarda olacağı ameliyat
öncesinde öngörülemez. Stapedotomi-stapedektomi ameliyatı sonrası
hastalar, metal veya farklı materyallerden yapılan bu protezleri yaşam
boyu taşırlar ve protezlerin işlevlerinde bir kusur oluşmadığı sürece
yenilenmeleri gerekmez. İlave bir müzmin veya akut kulak patolojisi söz
konusu olmadığı sürece uçağa binme, spor yapma ve benzeri konularda
kısıtlama yapılmaz. Otoskleroz ameliyatı geçiren hastaların
yaşamlarındaki tek kısıtlama, dalgıçlık ve benzeri ani basınç
değişiklikleri yasağıdır. Bazı otoskleroz hastalarında iç kulak tipi
işitme kaybı, yıllara yayılmak kaydıyla, ilerleyebilir. Bu gelişim
üzerine ameliyatın müsbet veya menfi etkisi yoktur. Benzer şekilde bu
gelişimi durdurabilecek kati kanıtlanmış tıbbi bir yöntem yoktur. Yine
bazı hastalarda ameliyatı takiben iletim tipi kazançta yıllar içinde
nisbi bir kayıp oluşabilir. Otoskleroz ameliyatı, kazanç-risk-kayıp
kavramları açısından bir bütün olarak değerlendirildiğinde, hastanın
işitme kaybını doğal işitme zincirini sağlayarak düzelten, dolayısıyla
en yüksek kalitede ses algısını sağlayan, böylece hastanın iletişimini
ve yaşam kalitesini çok artıran bir girişimdir.
Copyright/Main Edition 2012 - Comprehensive Revision 2015 - Limited Revision 2022 - Prof. Dr. TUNCAY ULUĞ
Bu internet sitesi, Prof. Dr. Tuncay Uluğ'un Otobiyografisi
ve KBB Hastalıkları/Baş Boyun Cerrahisi Branşının Anlatımını beraberce içeren birleşik bir sitesidir.
Bu internet sitesinin tüm hakları saklıdır.
Bu sitede yer alan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır;
hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmaz, bu konuda herhangi bir
sorumluluk kabul edilmez.
Bu site T.C. ve uluslararası fikir hakları kanunları ile
korunmaktadır. Hastalıklarla ilgili bölümler tamamıyla Prof. Dr. Tuncay
Uluğ tarafından yazılmıştır ve yine Prof. Dr. Tuncay Uluğ tarafından bir
kitap olarak yayımlanabilir. Dolayısıyla hastalıkların tanımlandığı
bölümler başta olmak üzere bu internet sitesinden alıntı yapılamaz.