BAŞ BOYUN ANATOMİSİ
KULAK ANATOMİSİ NASILDIR – BURUN VE BURUN SİNÜSLERİ ANATOMİSİ NASILDIR
AĞIZ, YUTAK ANATOMİSİ NASILDIR - BADEMCİK, GENİZ ETİ ANATOMİSİ NASILDIR
YÜZ, GÖZ KAPAĞI ANATOMİSİ NASILDIR - TÜKRÜK BEZLERİ ANATOMİSİ NASILDIR
BOYUN VE GIRTLAK, TİROİD, PARATİROİD, LENF BEZLERİ ANATOMİSİ NASILDIR
Kulak burun boğaz ve baş boyun anatomisi; vücudun
en önemli, riskli yapılarını barındıran baş boyun bölgesini
ayrıntılarıyla tanımlayan ve haritalandıran kritik önemde bir bilgi
birikimidir.
SÖZLÜK
Kulak anatomisi: Dış-orta-iç kulak ve ilişikli dokuları tanımlayan anatomi
Burun anatomisi: Burun, burun yanı sinüsleri ve ilişikli dokuları tanımlayan anatomi
Boğaz anatomisi: Ağız, yutak, gırtlak ve ilişikli dokuları tanımlayan anatomi
Baş-yüz anatomisi: Başı ve başın ön bölümünü oluşturan yüz bölgesini tanımlayan anatomi
Boyun anatomisi: Boyun bölgesini ve ilişikli dokuları tanımlayan anatomi
Kulak Anatomisi Nasıldır – Burun ve Burun Sinüsleri Anatomisi Nasıldır
Kulak burun boğaz ve baş boyun anatomisi; vücudun en önemli, riskli, karmaşık yapılarını barındıran bir bölgeyi
tanımlaması nedeniyle çok önemlidir. Kulak burun boğaz ve baş boyun
cerrahisi branşının kapsadığı anatomik alan, nöroloji-nöroşirurji veya
göz hekimliği gibi farklı ihtisas alanlarına giren kısımlar dışında, tüm
baş ve boyun dokularını kapsar. İhtiyaç halinde ise, vücudun diğer
alanları müdahale sahasına girer. Bu branşın kapsadığı ana anatomik
alanlar; kulak, burun, ağız-yutak, gırtlak, baş/yüz ve boyun şeklinde
sınıflandırılabilir. Kafa tabanı da, yani beyine komşu bölge de, bu
branşın ilgi alanına dahildir.
Kulak anatomisi, şu şekilde özetlenebilir: Kulak 3
bölge halinde incelenir; dış kulak, orta kulak ve iç kulak. Her 3 bölüm
hekimlerin temporal kemik dedikleri şakak kemiğinin içinde
yerleşmiştir. Temporal kemik; timpanik, mastoid, petroz, zigomatik ve
skuamöz kısımlardan meydana gelir. Dış kulak; sesi toplayan kulak
kepçesi ile başlar ve giderek daralarak dış tarafta kıkırdak iç tarafta
kemik kısımlardan oluşan dış kulak kanalı ile, kulak zarında sonlanır.
Orta kulak, timpanik membran denilen kulak zarı ile başlar ve sırasıyla
malleus yani çekiç kemikçik, inkus yani örs kemikçik ve stapez yani
üzengi kemikçikten oluşan kemikçik zincir vasıtasıyla oval pencerede
sonlanır. Orta kulak fonksiyonel açıdan, devamlılık halinde olduğu hava
içeren komşu bölgelerle bir bütün olarak ele alınır. Bu bölgeler; önde
tuba östaki denilen ve orta kulağın havalanmasını sağlayan kulak-geniz
borusu, arkada mastoid denilen ve havalı hücrelerden oluşan kulak arkası
kemiği, derinde petroz denilen ve kısmen havalı hücrelerden oluşan
kulak uç kemiği, nihayet yukarıda zigoma kökü denilen ve havalı alanlar
içerebilen elmacık kemik köküdür. İç kulak; oval ve yuvarlak pencere
hizasında orta kulakla irtibat gösterir ve önde koklea yani salyangoz,
ortada vestibül yani mağara, arkada üç semisirküler kanal yani
yarımdaire kanalları yapılarından oluşur. Salyangoz işitmede görev
alırken, vestibül ve yarımdaire kanalları denge işlevinde görev yapar.
İç kulağın son kısmı ise, salyangoz iç tarafından başlayan işitme siniri
ve denge organı iç tarafından başlayan üst ve alt denge sinirlerini
içerir. Bu üç sinir, içkulak kanalı olarak adlandırılan beyin sapına
komşu bölgede tedricen birleşir, odyovestibüler sinir denilen tek bir
anatomik yapı haline gelir ve beyin sapında beyin dokusu ile bütünleşir.
Kulağın işitme fonksiyonu, şu aşamalar üzerine
kuruludur: Kulak kepçesi sesi toplar ve dış kulak yoluna iletir. Bu
ileti, kulak zarını titreştirir. Zarın titreşimi ise sırasıyla, zara
yapışık çekiç kemikçiği, onunla eklemleşen örs kemikçiği ve nihayet
zincirin son kemikçiği üzengiyi titreştirir. Üzengi tabanının titreşimi
iç kulak sıvılarını harekete geçirir. İç kulak sıvılarının hareketi ise
iç kulak membranlarını titreştirir. Bu titreşimler membranlar üzerinde
yerleşmiş iç kulağın iç tüylü hücrelerinde kimyasal-elektriksel aktivite
oluşturur ve işitme sinirine uyarı gider. İşitme siniri bu uyarıları,
yine kimyasal-elektriksel aktivite oluşturarak beyin sapına iletir.
Nihayet beyindeki diğer sinir dokuları görevi üstlenir ve iletiyi
kimyasal-elektriksel yolla beyindeki işitme merkezine kadar ulaştırır.
Böylece beynin üst merkezlerinde, yani kortekste işitme algısı oluşur.
Burun anatomisi, şu şekilde özetlenebilir: Burnun
dışı, kemik ve kıkırdak yapısında bölümlerden oluşur. Üst kısmı
oluşturan kemik bölüm, birbirleriyle ortada kaynaşan bir çift ince nazal
kemikten ve onları yanlardan destekleyen üst çene kemiklerinin kalın
burun çıkıntılarından meydana gelir. Orta ve alt kısmı oluşturan
kıkırdak bölüm ise 2 gurup kıkırdaktan meydana gelir: Burnun orta kısmı,
merkezde septum kıkırdağının sırtıyla kaynaşan, bir çift büyükçe
üst-dış yan kıkırdaktan yapılıdır. Hekimler bu kıkırdakları “upper
lateral” kartilajlar olarak adlandırırlar. Burnun alt kısmı yani burun
ucu ise, nisbeten küçük bir çift alt-dış yan kıkırdaktan yapılıdır.
Bunlar, kolumelle denilen alt uçta birbirlerine bitişiktir ancak yukarı
burun sırtına doğru genişleyerek birbirlerinden ayrılır ve beraberce bir
çift kanat görüntüsü oluştururlar. Hekimler bu kıkırdakları, “lower
lateral” veya alar kartilajlar olarak adlandırırlar. Burun iç anatomisi,
ise şu özellikleri gösterir: Burnun içi; nazal septum olarak
adlandırılan ve burnun ucundan genize kadar uzanan plak şeklinde bir
bölme ile sol ve sağ iki kanala ayrılmıştır. Bu burun kanalları veya
boşlukları, ilk bakışta zannedildiği gibi burun sırtına paralel, yani
yukarı doğru seyretmezler. Zaten üst kısım, kafa tabanı kemiği ile kaplı
bir çıkmaz halindedir. Burun kanalları, damağa paralel şekilde, arkaya
doğru uzanır ve genizde sonlanır. Septum dokusunun üzerini, tüm burun
içi dokulardaki gibi, mukoza adı verilen iç cilt kaplar. Nazal septum da
kemik ve kıkırdak içeren bölümlerden oluşur. Arka kısmı oluşturan kemik
bölüm yukarıdan aşağıya doğru; etmoid kemiğin dik plağının, küçük
vomer/kama kemiğin bütününün ve her iki üst çene kemiğinin orta
çıkıntılarının birbirleriyle kaynaşmasından meydana gelir. Ön kısmı
oluşturan kıkırdak bölüm ise, septal kartilaj denilen tek parça büyük
dörtgen bir kıkırdaktan meydana gelir. Burnun içinde, ayrıca, burun
etleri bulunmaktadır. Burun eti; burnun içinde, burun kanallarının yan
duvarlarına asılı, bol miktarda kan içeren, süngersi yapıdaki dokuların
herbiridir. Hekimler burun etlerini, konka olarak adlandırırlar. Burun
etleri burnun girişinden genize doğru, farklı büyüklüklerde birer bamya
şeklinde uzanır. Konkalar her bir burun deliği kanalında, üst üste
yerleşmiş, birbirine paralel, üçlü dizi halindedir: Üst konkalar, orta
konkalar ve alt konkalar. Alt konkalar büyüktür, hacimlerinin artıp
azalmasıyla burundan geçen hava miktarını ayarlar ve bu geçiş sırasında
havayı ısıtır-nemlendirirler.
Burun sinüsleri anatomisi, takipeden özellikleri
içerir: Hekimlerin paranazal sinüsler olarak tanımladıkları burun veya
burun yanı sinüsleri, burnu çevreleyen kafa kemikleri içinde yer alan
burunla ilintili havalı boşluklardır. Bunların, kafa kemiklerinin
ağırlığını azaltmak, darbelerde tampon işlevi görmek, sesin rezonansına
katkıda bulunmak, havayı nemlendirmek gibi çeşitli görevleri vardır. Sağ
ve solda dörder sinüs gurubu bulunur: maksiller sinüsler, frontal
sinüslar, sfenoid sinüsler ve etmoid sinüsler. Yüz orta bölümünde, tüm
sinüslerin en büyükleri olan maksiller sinüsler yerleşmiştir. Alın alt
bölümünde, kişiden kişiye ve tarafa göre büyüklükleri çok farklılık
gösteren frontal sinüsler bulunur. Burnun arkasında, kafanın tam
ortasında, yine kişiden kişiye ve tarafa göre büyüklükleri değişken olan
sfenoid sinüsler yer alır. Burun içinde ise birbiriyle bağlantılı
ardışık küçük hücreler dizisinden oluşan etmoid sinüsler bulunur. Etmoid
sinüsler komplike yapıları ve diğer sinüslerin buruna açılan
deliklerine komşu kavşak bölgede bulunmaları nedeniyle sinüzit kısır
döngüsünün gelişiminde sıkça rol oynarlar.
Burnun solunum fonksiyonu, çok önemli bir
fonksiyondur. Normal sağlıklı nefes alış burun üzerinden olur. Burun
tıkanıklığında bu görevin yerine getirilmesi zorlaşır veya
imkansızlaşır. Burun, septal deviasyon denilen iç eğrilik, konka
hipertrofisi denilen burun etleri büyümesi veya adenoid hipertrofisi
denilen geniz eti büyümesi gibi nedenlerle hakkıyla görev yapamadığı
takdirde, kalıcı burun tıkanıklığı oluşur ve nefes alış patolojik
şekilde ağız üzerinden gerçekleşir. Diğer taraftan burun solunumu
döngüsü, burun boşluklarının solunum görevi sırasında, çok önemli bir
işlev yapar. Sağlıklı bir burunda, hava geçişi sağ ve sol burun
kanallarından sırayla olur. Alt konkaların ve onlarla ilintili iç nazal
valvin etkin olduğu solunum döngüsü şöyle gelişir: Sempatik-parasempatik
sinir sistemlerinden gelen uyarılarla bir taraftaki alt konka hacmi
artar, iç nazal valv daralır, o taraf istirahate geçer ve kendi
mukoza-akıntı temizliğini yapar. Bu sırada diğer taraftaki alt konka
hacmi küçülür, iç nazal valv genişler ve bu taraf aktif solunumu,
dolayısıyla havanın arıtılması-ısıtılması-nemlendirilmesi görevini
devralır. Bir süre sonra sağ ve sol tarafın işlevleri tersine döner. Bu,
çok düzenli olmayan ama sürekli gerçekleşen, bir döngüdür.
Ağız ve Yutak Anatomisi Nasıldır - Bademcik, Geniz Eti Anatomisi Nasıldır
Ağız ve yutak anatomisi, bir
bütün olarak şu şekilde tanımlanabilir: Sözü edilen dokular,
ağız–yutak-yemek borusu–mide–ince ve kalın barsaklar dizisinden oluşan
sindirim sisteminin parçalarıdır. Hekimler; ağzı oral kavite, yutağı
farenks, yemek borusunu ise özefaj olarak adlandırırlar. Oral kavite;
dudaklar, yanaklar, dişler-diş etleri, azı dişleri arkası üçgenler, sert
damak, dilin hareketli bölümü ve ağız tabanı parçalarından oluşur.
Diğer taraftan yutak dokusu; üst-orta-alt yutak şeklinde 3 bölümden
oluşur. Üst yutak nazofarenks, orta yutak orofarenks, alt yutak
hipofarenks olarak adlandırılır. Üst yutak yani geniz, geniz etinin ve
kulak-geniz kanalının ağzının bulunduğu, burun arkasında konumlanmış
alandır. Orta yutak; yumuşak damağı, bademcikleri ve dil kökünü içeren,
ağızın arkasında konumlanmış alandır. Alt yutak ise; gırtlağa komşu olan
ve hemen gırtlağın arkasında konumlanmış alandır. Ağız ve yutağın
normal fizyolojik fonksiyonu, gıda ve diğer maddeleri işlemden geçirip,
yemek borusu kanalıyla ileri, mideye göndermektir.
Bademcik, geniz eti ve bademcik halkası anatomisi, şu özellikleri gösterir: Bademcik halkası veya dizisi kavramı, üst
solunum yolundaki irili ufaklı tüm bademcikleri ifade eden kavramdır.
İnsan vücudunda bulunan bademcik dokuları, boğaz bademciklerinden yani
tonsilla palatinalardan ibaret değildir. Hekimler tarafından Waldeyer
lenf halkası ya da lenfoepitelyal sistem olarak adlandırılan bademcik
halkası, farklı büyüklükte pekçok bademcik dokusundan oluşmaktadır.
Yapının halka olarak adlandırılmasının nedeni, boğazı çepeçevre
sarmasıdır. Bu bademcik halkasını veya dizisini oluşturan parçalar; sol
ve sağ boğaz bademcikleri, orta hatta bulunan geniz eti, dil kökü mini
bademcikleri, yutak yan bantları ile yutağa dağılmış, özellikle de
yutağın üst bölümünde östaki borusunun ağzını çevreleyen, diğer mini
bademciklerdir. Boğaz bademcikleri ikilisi, dil kökü ile yumuşak damak
arasındaki boşlukta, yutağın orta bölümünün yan duvarlarına asılı olarak
bulunur ve vişne/kiraz büyüklüğündedir. Boğaz bademcikleri boğazın tam
girişinde ağız yolunu, yani sindirim yolunu kesen bir çift nöbetçi
şeklinde yerleşmiştir. Bunlar dokularına sıkıca yapışan ancak çevre
kaslarla gevşek bir irtibat oluşturan bağ dokusu yapısında bir kapsülle
sarılmıştır. Geniz eti ise yukarıda, yutağın tavanında orta hatta tek
olarak bulunur. Geniz eti burnun tam arkasında, burun yolunu, yani
solunum yolunu kesen bir nöbetçi şeklinde yerleşmiştir. Bu dokunun
etrafında kapsül yoktur, yutak dokusuyla arasında kati sınırlar
belirlenemez. Dil kökü bademcikleri, dil kökü denilen dilin arka üçte
bir kısmına yerleşmiştir. Dil kökü bademciklerinin de kapsülleri yoktur,
dil kökü dokusuyla aralarında kati sınırlar belirlenemez. Yaygın ifade
şeklinde, bademcik ve tonsil kavramları, aksi ifade edilmediği sürece,
boğaz bademciği yani tonsilla palatina ile eş anlamlı olarak kullanılır.
Geniz eti, ya da geniz bademciği ise, hekimler tarafından adenoid,
vejetasyon, tonsilla farengea veya farengeal tonsil gibi çeşitli
isimlerle adlandırılır.
Bademciklerin vücud savunması fonksiyonu, çok
önemlidir. Bademcik halkasının yapısı lenf bezlerine benzer, ancak
antijenle karşılaşmayı ve dokuya alımını kolaylaşturan özel bir
anatomisi vardır: Bademcik halkasındaki oluşumların herbirinde; lenfoid
hücre guruplarının yerleştiği bir derin doku ile, kanallar veya
kıvrımlar oluşturarak derin bölgeyle irtibatı sağlayan özelleşmiş bir
yüzey dokusu vardır. Lenf dokusu ile epitel denilen yüzey dokusunun bu
özel bileşimi yüzünden, bademcikleri oluşturan yapı lenfoepitelyal doku
olarak adlandırılır. Boğaz bademciklerinin herbiri, 8-10 adet kript
denilen kanalcık içerir. Dil kökü bademciklerinde de kriptlerin daha
küçük basit formu bulunur. Geniz etinde ise kanalcıklar yoktur, yalnız
doku katlanmaları vardır. Kanallar olsun katlanmalar olsun, yabancı
antijenlerle teması kolaylaştıran bir yüzey dokusu artışı ve derin
dokuya erişim güvencesi sağlar. Tasvir edilen yapıya sahip bademcik lenf
halkası, solunum ve sindirim yolu vasıtasıyla gelen patojenik
maddelerle yoğun temasa geçer; takiben vücudun ilk immun yanıtı, yani
ilk bağışıklık yanıtı, süratle ve güçlü şekilde oluşturulur. Bademcikler
dizisi, B ve T lenfositleri ile antikorları üretir ve boğaz boşluğuna
salgılar.
Yüz, Göz Kapağı Anatomisi Nasıldır - Tükrük Bezleri Anatomisi Nasıldır
Yüz anatomisi, şu özellikleri
gösterir: Yüzün sabit üst ve orta bölümünün hatlarını oluşturan ana yapı
taşları yanlarda temporal yani şakak kemikleri ve zigoma yani elmacık
kemikleri; merkezde ise frontal yani alın kemikleri, nazal yani burun
kemikleri ve maksilla yani üst çene kemikleridir. Yüzün hareketli alt
bölümünün hatlarını oluşturan tek parça yapı taşı ise, kısaca çene
kemiği olarak adlandırılan mandibula yani alt çene kemiğidir. Yüz
kemiklerinin üzerlerini, mimik kaslar denilen ve ağız çevresi kası
dışında sağ ve sol tarafta birer çift halinde bulunan irili ufaklı
kaslar kaplar. Bu kasların vücudun başka bölgelerinde olmayan sıradışı
bir özellikleri vardır. Bu özellik, cilt dokusu ve hemen altındaki SMAS
denilen kas-fasya ağı ile olan irtibatlarıdır. Mimik kasların, ya bir
uçları kemiğe diğer uçları fasya-cilt kompleksine tutunur veya bu kaslar
tamamen fasya-cilt kompleksine tutunur. Yüzde yer alan önemli bir yapı
da kulakların önünde hemen ciltaltında bulunan ve yayvan şekilde geniş
bir alanı kaplayan parotis tükrük bezleridir. Diğer tükrük bezleri ise,
yüz bölgesinde veya yüz yakınında konumlanmıştır.
Göz kapakları anatomisi, şu şekilde
tanımlanabilir: Üst ve alt göz kapakları, ayrıntıları dışında, birbirine
benzer yapıdadır. Göz kapaklarının cildi, insan vücudunun en ince
cildidir. Kapaklar dışarıdan içeri doğru; incecik cilt, incecik
ciltaltı, orbikularis okuli denilen dairesel yayvan göz kası, çok ince
yağ katı, orbital septum denilen ince bağ dokusu zarı ve nihayet fat pad
denilen yağ yastıkçıkları katlarından oluşur. Septum, kirpiklere yakın
bölümde tars denilen sert dokuya yapışır ve bu kat tars ile devam eder.
Tarslar orta hatta geniştir, yanlara doğru ise yay şeklinde daralır.
Orta hatta, üst tars yaklaşık 8-10mm, alt tars ise 4-5mm genişliktedir.
Tarsların hemen altını incecik bir doku olan konjunktiva kaplar. Üst
tarsın üzerini, göz küresi tavanından öne doğru uzanan levator palpebra
superior kasının bağlantı lifleri kaplar. Levator palpebra superior yani
üst kapak kaldırıcı kası, üst göz kapağını kaldıran ana kastır.
Parotis, çenealtı, dilaltı tükrük bezleri anatomisi, şu şekilde ifade edilebilir: Tükrük bezi kavramı, tükrük salgısını
yapan dokuları genel anlamda tanımlar. Tükrük bezleri, ya da tükrük
glandları, 4 guruptur. Bunların üçü, farklı büyüklükleri olan kapsüllü
dokulardır ve majör tükrük bezleri olarak adlandırılır. Majör tükrük
bezleri; parotis, submandibuler ve sublingual bezleri kapsar. Bu majör
bezlerin her üçü de sağlı sollu ikişer adettir. Parotis bezleri, en
büyük tükrük bezleridir. Parotisler, kulak kepçelerinin hemen önünden
başlayarak her iki yanağın arka yarısını yayvan şekilde kaplar ve Stenon
kanalı adı verilen kanalla üst ikinci büyük azı dişi hizasında ağıza
açılırlar. Parotis bezlerinin tam ortasından yüz siniri geçer. Yüzün
mimik kaslarını çalıştıran yüz siniri ile onun dalları, parotis bezini
yüzeyel ve derin iki kısma ayırır. Submandibuler bezler yani çenealtı
bezleri, çenenin hemen altında yanlarda sağlı sollu bulunur.
Submandibuler bezler, küçük birer erik boyutundadır. Bu bezler, Wharton
adı verilen bir kanalla ağzın ön bölümünde dil altına açılır. Sublingual
bezler ya da dilaltı tükrük bezleri, dilin ön alt kısmında sağlı sollu
iki tanedir. Sublingual bezler, ağız tabanında, çenealtı bezi kanalının
etrafını birer minik bamya şeklinde sarar ve bu kanala bağlanarak ağıza
açılırlar. Majör bezlerin dışında, damak ve yanak başta olmak üzere,
ağız-boğaz mukozasında dağınık olarak yerleşmiş çok sayıda minik tükrük
bezcikleri bulunur. Bu bezcikler minör tükrük bezleri olarak
adlandırılır. Parotisin salgısı seröz yani sulu; submandibuler bezin
salgısı seröz ve müköz; sublingual ve minör bezlerin salgısı ise müköz
yani kıvamlı özelliktedir.
Boyun ve Gırtlak, Tiroid, Paratiroid, Lenf Bezleri Anatomisi Nasıldır
Boyun anatomisi, bir bütün olarak
şu şekilde tanımlanabilir: Boyun bölgesi, ense denilen boynun arka
kısmı bir tarafa bırakıldığında; yukarıda mandibula yani alt çene
kemiği, aşağıda klavikulalar yani köprücük kemikleri ile aralarında
kalan sternum kemiğinin başı, yanlarda ise trapez kasının yani ense ve
sırtı kaplayan dev yayvan kasın ön kenarları arasındaki alandır. Boyun,
sol ve sağ taraf olarak iki kısımda değerlendirilir. Boynun her bir
tarafını, yapıştığı yerlere atfen sternokleidomastoid olarak
adlandırılan büyük çapraz kas, ön ve yan-arka şeklinde ayrıca ikişer
bölüme ayırır. Sol ve sağ sternokleidomastoid kaslar yukarıda yanlarda
kulak kemiklerinden başlar, çapraz olarak aşağı uzanır ve aşağıda orta
hatta klavikula uçlarına ve sternum başına yapışır. Boyunda tam orta
hatta dışarıdan içeri doğru sırasıyla; tiroid ve paratiroid bezleri,
gırtlak ve soluk yolu üst bölümü, yutak alt bölümü ve yemek borusu üst
bölümü, nihayet en derinde boyun omurgası yer alır. Bu dokuların hemen
yanında ise şah damarı içeren sol ve sağ boyun-damar sinir paketi
bulunur. Boyunda bu yapıların dışında ince kaslar, çeşitli sinirler,
farklı büyüklükte damarlar, bağ dokusu ve bağ dokusunun arasına yayılan
lenf bezleri bulunur.
Gırtlak anatomisi, şu özellikleri gösterir:
Gırtlak, hekimlerin tanımlamasıyla larenks, boynun ön bölümünde, yutağa
komşu olarak yerleşmiş çok önemli bir organdır. Gırtlağın hayati
görevleri; solunum yolunun parçası olarak solunumu sağlamak, yutma
fonksiyonu sırasında solunum yolunu korumak ve ses oluşumunu
sağlamaktır. Gırtlak; tek tiroid kıkırdak, tek krikoid kıkırdak, tek
epiglot kıkırdak, çift aritenoid kıkırdak ve ayrıca minik kıkırdak
çiftlerinden oluşan bir yapıdır; iç yüzü mukoza adı verilen iç cilt ile
tamamen kaplıdır. Büyük kıkırdaklar yukarıdan aşağı doğru epiglot,
tiroid ve krikoid şeklinde sıralanır. Ses telleri, hekimlerin
tanımlamasıyla vokal kordlar, iki tanedir. Ses telleri, yüzük şeklindeki
krikoid kıkırdağın arka kısmının üzerinde oturan sağ ve sol küçük
aritenoid kıkırdakların çıkıntılarından başlar, karşılıklı olarak öne
doğru gergin bir şekilde uzanır ve açık bir kitap kapağı gibi duran
tiroid kıkırdağın orta bölümünün iç yüzüne birbirlerine bitişik olarak
yapışır. Ses teli, adının aksine bir tel inceliğinde değildir,
katmanlardan oluşan gergin bir doku yapısındadır. Vokal kordu oluşturan
en önemli parçalar, içeriden dışarı, yani serbest kenardan tiroid
kıkırdağa doğru; mukoza epiteli-Reinke boşluğu-lamina propria-vokal
ligaman ve vokal kas dokularıdır. Vokal kordların üzerinde, ventrikül
denilen bir aralığı takiben, bir çift halinde yalancı kordlar yani
bantlar bulunur. Gırtlağın bölümleri; supraglottik, glottik ve
subglottik kısımlardır. Ses telleri veya vokal kordlar gırtlağı;
supraglottik yani kord üstü, glottik yani kord seviyesi ve subglottik
yani kord altı şeklinde 3 bölüme ayırır.
Gırtlağın ses oluşturma fonksiyonu, çok önemlidir.
Ses, nefes verirken meydana gelen güçlü hava akımının, bu sırada kapalı
konuma geçen ses tellerinin altında basınç oluşturup, takiben
aralarındaki dar alandan şiddetle geçerken, tellerin üzerini kaplayan
mukozayı dalgalandırmasıyla meydana gelir. Bu sırada akciğerler, ses
oluşumunu sağlayan hava akımını üreten güç kaynağı olarak jeneratör
görevi yaparlar. Diğer taraftan ses telleri tarafından üretilen ham ses,
vokal kordlardan dışarı doğru ilerlerken gırtlağın üst bölümü, yutak,
ağız, burun ile burunyanı sinüslerinde güçlendirilir ve şekillendirilir;
bu işleme ise rezonans denir.
Tiroid bezleri anatomisi, şu şekilde
tanımlanabilir: Tiroid bezleri boynun orta hattında, trakea denilen
soluk borusunun üst bölümüne bitişik, sağlı sollu bir çift halinde
yerleşmiştir. Bezlerin her biri normalde 3-4 cm uzunluğunda ve kabaca
kuru kayısı şeklindedir. Bu 2 parçayı, yani tiroid loblarını, trakeanın
tam ön orta hizasında, tiroid istmusu denilen doku bir köprü gibi
birbirlerine bağlar. Tiroid dokusunun ana yapı taşı foliküler
hücrelerdir. Foliküler hücreler T3 ve T4 denilen asli tiroid
hormonlarını üretir. Tiroid bezlerinde bulunan bir başka hücre gurubu C
hücreleridir. Bunlar ise kalsitonin hormonunu üretir.
Paratiroid bezleri anatomisi, şu özellikleri
gösterir: Paratiroid bezleri, tiroid ile komşuluk halinde ama tamamen
farklı yapı ve işlevi olan dokulardır. Tiroid dokusunun her bir lobunun
üst ve alt kutuplarına bitişik, boyutları ancak birer kuru üzüm
büyüklüğünde, solda ve sağda ikişerden toplam 4 paratiroid bezi bulunur.
Bazen paratiroid bezlerinin sayıları daha fazla olabilir. Paratiroid
bezleri parathormon üretir. Parathormon kan kalsiyum düzeyini yükseltir,
böylece hücrelerin ve kemiklerin kalsiyum ihtiyacının karşılanmasında
çok kritik bir görev üstlenir.
Boyun lenf bezleri anatomisi, ise şu şekilde
özetlenebilir: Lenf bezleri, ya da halkın yaygın ifadesiyle bezeler, kan
sistemi ile beraber vücudun bağışıklık mekanizmasını oluşturan lenfoid
sistemin ovoid biçimli yapılarıdır. Hekimler bu yapıları, lenf ganglionu
sözcükleri ile ifade ederler. Lenf bezleri tüm vücuda irili ufaklı
dağılmıştır ve birbirleri ile lenf yolları vasıtasıyla bağlantı
halindedirler. Boyun, lenf bezlerinin en yoğun bulunduğu vücud
bölgelerinden biridir. Boyundaki lenf bezleri, bulundukları alt bölgeye
göre 7 zonda değerlendirilir: 1. bölge çenealtı, 2. bölge yan üst boyun,
3. bölge yan orta boyun, 4. bölge yan alt boyun, 5. bölge arka boyun,
6. bölge ön boyun ve 7. bölge ön alt boyun.
Copyright/Main Edition 2012 - Comprehensive Revision 2015 - Limited Revision 2022 - Prof. Dr. TUNCAY ULUĞ
Bu internet sitesi, Prof. Dr. Tuncay Uluğ'un Otobiyografisi
ve KBB Hastalıkları/Baş Boyun Cerrahisi Branşının Anlatımını beraberce içeren birleşik bir sitesidir.
Bu internet sitesinin tüm hakları saklıdır.
Bu sitede yer alan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır;
hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmaz, bu konuda herhangi bir
sorumluluk kabul edilmez.
Bu site T.C. ve uluslararası fikir hakları kanunları ile
korunmaktadır. Hastalıklarla ilgili bölümler tamamıyla Prof. Dr. Tuncay
Uluğ tarafından yazılmıştır ve yine Prof. Dr. Tuncay Uluğ tarafından bir
kitap olarak yayımlanabilir. Dolayısıyla hastalıkların tanımlandığı
bölümler başta olmak üzere bu internet sitesinden alıntı yapılamaz.